Kanun-i Esasi veya 1876 Anayasası, Kanun-i Esasi anlam olarak “Temel Kanun” ya da “Anayasa” anlamına gelmektedir.
Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk ve son Anayasası’ dır.
23 Aralık 1876’da ilan edilmiştir.
1878’de II. Abdülhamid tarafından askıya alınmışsa da 24 Temmuz 1908 ihtilali sonucunda yeniden yürürlüğe girmiştir.
Ancak, 1921 Anayasası’ nın yani Teşkilat-ı Esasiye Kanununun kabul edildiği 20 Ocak 1921 tarihinde
1924 Anayasası’nın yürürlüğe girdiği 24 Mayıs 1924 tarihleri arasında ise kısmen yürürlükte kalmıştır.
Konuya benzer Hürrem Sultan Kimdir? ve Topkapı Sarayı Tarihçesi yazılarımızı da okumanızı öneririm.
Son Kanun olan Kanun-i Esasi’ nin Bazı Maddeleri
Her şeyden önce 119 maddeden oluşan anayasanın ilk beş maddesi, padişahın haklarını sayan ve tanımlayan maddelerdir.
Ancak, Osmanlı hükümdarlığı, halifeliği de koruyarak Osmanlı hanedanının en yaşlı üyesine ait olacaktır. Bunlar ise 2., 3. ve 4. maddelerdir.
Padişahın kişiliği dokunulmazdı ve yaptıklarından kimseye karşı sorumlu değildi (5. madde).
Bakanların atanması ve azledilmesi, para bastırılması, hutbelerde adının söylenilmesi, yabancı devletlerle antlaşma imzalanması, savaş ve barış ilanı, şeriat hükümlerinin uygulanmasının gözetilmesi,
Yyasalar gereğince verilmiş cezaların hafifletilmesi ya da affedilmesi, parlamentoyu toplamak ya da dağıtmak ve temsilci seçimi için gerekli hazırlıkları yapmak padişahın kutsal haklarındandır. Bu da 7. Maddedir.
Ayrıca, ikinci bölüm, Osmanlı vatandaşlarının kamusal haklarını içermekteydi.
8. Maddede ise; Osmanlı Devleti’nin uyruğunda bulunan kişilerin tümüne din ve mezhep ayrımı olmaksızın “Osmanlı” denilecektir,
9. madde Osmanlılar’ ın tümünün, başkalarının özgürlüklerine müdahale etmemek koşuluyla, kişisel özgürlüğe sahip olduklarını belirtilmektedir.
11. maddeye göre, devletin resmi dini İslam’dır.
Ancak kamu düzenine ya da genel ahlaka aykırı olmadığı sürece,
Osmanlı ülkesinde maruf olan diğer dinlerin icrası serbesttir.
Yasa önünde tüm Osmanlıların eşit olduğu, kişilerin, din hakkında önyargıya sahip olunmaksızın vatana karşı aynı hak ve ödevleri bulunduğu 17. maddede,
Devlet görevlilerinin devletin resmi dili olan Türkçeyi bilmek zorunluluğu 18. maddede yer almaktadır.
Vergiler mükellefin gücüyle oranlı olarak alınacaktır.
Madde 20, özel mülkiyete kamu araçları dışında ve yeterli bir tazminat ödenmeden
el konulamayacaktır .
Yasaların kararlaştırdığı durumlar dışında, yetkililer meskene zorla giremeyeceklerdir.
25. maddeye göre de, yasa gereği olmaksızın kimseden vergi, resim ya da başka bir ad altında para alınmayacağı karara bağlanmıştır.
26. madde ise işkence ve eziyetin kesin olarak yasaklandığını belirtilmektedir.
Hakimler azlolunamayacak, mahkemelerde yargılama aleni olacaktır.
Herkes, mahkeme huzurunda hakkını savunmak için gerekli gördüğü yasal araçları kullanabilecektir.
Mahkemelere müdahalede bulunulamayacaktı.
Vekiller ve Meclis Üyeleri Hakkında
Vekiller ile temyiz reisi ve üyelerini, padişah aleyhinde harekete ve devleti tehlikeye düşürecek girişimlere kalkışanları yargılamakla görevli, 30 üyeden oluşan Divanı Ali yani Yüce Divan kurulmuştur.
Sadrazam, şeyhülislam ve öteki vekiller padişah tarafından atanacaktır.
Memurlar kanuna aykırı hareket etmedikçe ve devletçe zorunlu bir neden görülmedikçe azlolunamayacaktır ve değiştirilemeyeceklerdir.
Her memur görevinden sorumludur.
Kanuna aykırı emirler verilmesi durumunda memur amire itaat ederse sorumluluktan kurtulamayacaktır.
Ülkenin bir tarafında isyan çıkacağını gösteren kanıtlar görülürse,
Hükümet, o yerde geçici olarak sıkıyönetim ilan etme hakkına sahiptir.
Ayrıca, 42. madde ile, Meclis-i Mebusan ve Heyet-i Ayan’dan oluşan bir Meclis-i Umumi kurulmuştur.
Meclis-i Umumi her yıl 1 Kasım – 1 Mart tarihleri arasında toplanmaktaydı.
Meclis üyeleri meclis tüzüğünü çiğnemedikçe düşüncelerini söylemekte ve oylamaya katılmakta özgürlerdi.
Bu eylemlerinden dolayı haklarında kovuşturma açılamazdı.
Üyeler hıyanet, Kanun-i esasi’ye karşı hareket ya da rüşvet ile suçlanırlarsa, hapis ve sürgün gibi bir ceza ile mahkum olurlarsa üyelikleri düşmektedir.
Her iki mecliste de, üyelerin yarıdan bir fazlası bulunmadıkça oturum açılamamaktadır.
Tüm konuşmalar Türkçe yapılmakta, duruma göre açık ya da gizli oylama yapılabilmekteydi.
Her iki meclisçe kabul edilen yasalar padişaha sunulmadan önce vekiller ve sadrazamca onaylanmaktadır.
Ayan üyeleri, Mebusan Meclisi üyelerinin üçte birini aşmamak koşuluyla, doğrudan padişah tarafından atanmaktaydı.
Ancak, Ayan Meclisi’ne seçilmek için kamunun güvenini kazanmış olmak, devlet hizmetinde başarı göstermek, tanınmış ve 40 yaşından aşağı olmamak gerekmekteydi.
Üyeler yaşam boyu atanır, ancak kendi istekleriyle başka göreve geçmek için istifa edebilirlerdi.
Ayan üyelerine verilen aylık tahsisat 10.000 kuruş idi.
Ayrıca, Mebusan Meclisinin üye sayısı, Osmanlı uyruğundaki her 50 bin erkeğe bir üye olmak üzere saptanmaktaydı.
Bunlar özel bir yasa gereğince gizli oyla seçilirlerdi.
Seçim 4 yılda bir yapılmaktaydı.
Mebusan Meclisi’ne seçilmek için 30 yaşını tamamlamış olmak ve Türkçe bilmek gerekmekteydi.
Mebusan Meclisi üyelerine yıllık 20.000 kuruş, ayrıca aylık 5.000 kuruş yolluk verilmekteydi.
Kanun ve Kanun-i Esasi’nin Kaldırılması
Her şeyden önce Ankara’da toplanan Büyük Millet Meclisi’nin 20 Ocak 1921’de kabul ettiği
Teşkilat-ı Esasiye Kanunu, açıkça Kanun-ı Esasi’nin son bulduğunu belirtmemiştir.
Bu durumda Kanun-i Esasi’nin Teşkilat-ı Esasiye Kanunu ile çelişen hükümleri 20 Ocak 1921’de yürürlükten kalkmıştır.
Teşkilat-ı Esasiye Kanunu ile çelişmeyen maddeleri ise 1924 anayasasının yürürlüğe girme tarihi olan 20 Nisan 1924’e kadar yürürlükte kalmıştır.
Ancak 4 Kasım 1922’de padişahlığın son bulması ve 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet’in ilanı, 1876 Kanun-i Esasi’nin maddeleri üzerinde yapılan değişikliklerle gerçekleştirilmiştir.
Nihayet 20 Nisan 1924’te yürürlüğe giren Yeni Kanun ve yeni Anayasa ile 1876 Anayasası tümüyle kaldırılmıştır.
Kaynak: https://tr.wikipedia.org