Her şeyden önce insanın her saniye insan olduğunu hatırlaması iyi midir?
Ve Tanrı İnsanı Yarattı.
E. M. Cioran,“Zamana Düşüş” isimli eserinde iyi olmadığını belirtiyor.
Kendi üzerine eğilmenin kötü olduğunu savunuyor.
Önce var olmanın ham gerçeğindeki anormalliği, sonra özgül durumumuzdakini anlarız.
İnsan olma şaşkınlığından önce, olma şaşkınlığı gelir.
Ayrıca var olmanın telaşı içerisinde bilginin içine doğmuş insan kendinden daha kısmetli olanları kıskanmanın aklını çevrelediği bir sahte masumiyet içerisinde yaşamaktaydı.
Tanrı’yla olan görüşmesinde atamıza bahçedeki bütün ağaçlardan yiyebileceği ama iyiyi ve kötüyü bilme
ağacından asla yememesi ikaz edilmiştir.
Zira çok açıktı ikaz, o ağaçtan yediği zaman kesinlikle ölecekti.
Ancak Tanrı’dan gelen ikaz aşağıdaki telkinden daha az etkili oldu ve yılan insanı ikna etti.
Mesela yılana inanan insan iyiyi ve kötüyü bilme ağacından yedi, ölümsüzlüğü elde etme şansını kaybetti ve bugün hala ölümsüzlüğü bulmanın peşinde koşuyor.
Döke saça, kıra döke!
Yani insanın insan olduğunu hatırlaması ne kadar iyi kararı birlikte verelim.
İnsan, aslında yeryüzündeki tüm canlılardan daha gelişmiş, kullanmasını bilmesi halinde daha akıllı, daha duygulu
ama bazı zamanlarda çok acımasız.
Sonuç olarak insanı değerlendirirken var olma hikayesine dönerek bakmak gerekir.
İnsan Olduğumuzu Hatırlamak
Her şeyden önce neden öyle davranmıştır,
Ayrıca neden kötülük yaptı,
Sonuç olarak neden şiddete başvurdu soruları hep o var olma sırasındaki sahte
masumiyette gizli.
Her şeyden önce her iyinin içinde bile bir kötülük, bir kıskançlık, bir tatminsizlik var ve maalesef bu eğitim ile seviye seviye
farklılaşabiliyor.
Eğitimin ulaşamadığı toplumsal ve ahlaki kuralların uygulanmakta geciktiği kültürlerde cehalet ile birlikte hayatın
ortaya çıkardığı zorluklar artıyor.
Bu durumda insan nedir ki?
Gelin bu soruya yazarların sözleriyle cevap arayalım ve kendi fıtratımızla yüzleşelim.
“Geleneğin insanı “esfel-i sâfilin” (alçakların en alçağı) ile “eşref-i mahlûkat” (yaratılmışların en yücesi) arasına
yerleştirmesi, kâh bir uca kâh öbür uca savurup durması da bu özelliği yüzündendir.
Ne yapacağı hiç bilinmez bu canlının;
İnsanları diri diri yakarak bir gösteri de düzenleyebilirdi,
balkon korkuluğundan sarkan bir çocuğu kurtarmak için
dört-baş apartman katını kollarıyla bir solukta da tırmanabilirdi.
Net olan bir şey varsa o da ikisinin de insan olduğu,
‘’insanın ikisi de olabildiği.’’-Savaş Kılıç
Hepsi topu nefes ve gölge.”-Sophokles
“İnsan: bir damla kan, bin bir endişe.”-Sadî Şirazî
“Bir cümledir, arşla ferş arasında ve hep haklı/Vardım işte demek için/ömür denen cisimde saklı.”-Birhan Keskin
İnsan bir tanedir, bazı zamanlarda çok güçlü ve bazı zamanlarda çok dayanılmaz ya da dayanıksız.
Öyledir ki bazı zamanlarda ona çok acırsınız bazen ise çok kızar.
Suç kimdedir?
Yüzyıllardır cevaplanamaz bir sorudur.
Sabırlı olmalı, seçimlerinizi yapmalı, gerektiği kadar karmaşık gerektiği kadar sade ilişkiler kurarak insanı ve
ilişkilerinizi yönetmelisiniz.
Benzer konudaki insanlar arasındaki eşitsizliğin kaynağı https://www.dr.com.tr kitabını da okumanızı öneririz.
Sabırla hayatı severek, kültürü kendinize göre yorumlamadan doğru hareket etmeli ve prensiplerinizi, sevginizi paylaşmalısınız.
Sevgi paylaştıkça çoğalır, tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır.
Keşke demeyi sevmiyorum ama yılanı dinlemeyip telkinlerine aldanmasaymış atamız,
tatlı dilini kullansa yılanı ikna etseymiş deliğine dönmeye.
Sevgiyle kalın.
Fotoğraflar: Hulki Muradi.