Güven Ve Zaman İlişkisi

Güven her türlü insan ilişkisinin temelinde vardır.

Türkçede güven kelimesi ile karşılamaya çalıştığımız kavram; İngilizcede ona yakın kelime ile ifade edilmektedir.

TDK sözlüğüne göre güven; “korku, çekinme duymadan inanma” olarak açıklanır.

Bu tanım daha çok ahlak boyutundaki bir derinliği işaret etmektedir.

Bu arkadaşlıklar için geçerli olabilir.

Ancak iş hayatını karşılamak için bu yetersizdir.

Çünkü “yeterlilik” boyutu eksiktir.

Birlikte çalıştığınız bir arkadaşınız verdiğiniz görevi başarmak için elinden geleni yapacağına inanabilirsiniz.

Kendisine daha eğlenceli bir şeyler vaat edenlerin peşinden gitmeyeceğini bilirsiniz.

Ancak acaba yetkinlikleri ondan beklenen görevi yapmaya yetecek midir?

Bu fark İngilizcede “trust” ve “confidence” kelimeleri ile anlamları kazandırılmıştır.

Güven elle tutulamayan, gözle görülmeyen bir soyut kavram gibi gözükse de, gerçekte son derece somut ve maddi sonuçları olan bir kavramdır.

Birçok kişi kurumsal performansının aşağıdaki formülle ifade edilebileceğini düşünür.

Marka + Strateji + Uygulama = Sonuçlar

Oysa gerçek aşağıdaki gibidir:

(Marka+ Strateji+ Uygulama) – Güvensizlik = Süreçler

Ama gerçek durum: Marka+ Strateji+ İtibar dan güvensizlik payı çıkartıldığı takdirde ortada kalan iş sonucudur.

Zaman ve Güven İlişkisi Örneği

Güven ve Zaman ilişkisi
Güven ve Zaman ilişkisi

Her şeyden önce güven bir vergidir.

Maaşlarımızın brüt tutarından vergiler çıkar ve elimizde kalan tutar bizim gerçek maaşımızdır.

Sonuç olarak verginin bize yol, su ve elektrik olarak döndüğü rivayet edilir.

Oysa iş ortamındaki “güvensizlik”, iş kaybı, enerjinin işe ve rekabete değil insan ilişkilerine ve kendi yarattığımız problemleri çözmeye gitmesine neden olur.

Güvensizlik, iş kaybı ve rakiplere sağladığımız avantaj olarak sonuçlanır.

Geçtiğimiz yıllarda bir şirketin merkezinde kurumun Genel Müdürü ile yaptığım toplantı sırasında kapı çalınarak

içeri giren kişi sıkıntılı ve mahçup bir ifade ile elindeki 10-12 sayfalık kağıtları işaret ederek

“Acil efendim, imzalamanız gerekiyor” diyerek görüşmeyi böldü.

Genel Müdür de özür diledi ve çaresiz bir ifadeyle çalışanına eliyle gelmesini işaret etti ve “ Sen okudun mu?” diye sordu.

Onun “Evet” demesi üzerine de okumadan kendisine gösterilen yerlere altı tane imza attı.

Sevgili okuyucular, güvenin de, güvensizliğin de bir maliyeti vardır.

Güven azaldıkça hız düşer, maliyet de artar.

Buna karşılık, güven arttıkça hız yükselir ve maliyet de düşer.

Şimdi kendi iş ortamınızda yukarıdaki örneği ne sıklıkta yaşadığınızı düşünün

Bir belgenin imzalanması için yöneticinin ne kadar beklendiğini ve bu beklemeden doğan kayıpları düşünün.

Beklenen yöneticinin belgeleri, raporları “okuyarak mı okumadan mı?”” imzaladığını gözünüzün önüne getirin.

Böylece çalıştığınız kurumun ödediği güvensizlik vergisi konusunda da fikir sahibi olmuş olursunuz.

Zamanın para olduğuna veya bir maliyeti olduğuna inanıyorsanız, iş ortamında güven yaratacak bir ilişki ve yönetim anlayışı geliştirin.

Bunun için de güven yaratacak programlara yatırım yapın.

Diğer bir okuma konumuz olan OKR Nedir? okumanızı öneririz.

Diğer konularda okumak için https://www.acarbaltas.com sayfasını takip edebilirsiniz.

Acar Baltaş Psikolog

Türkiye’de geniş kitlelere, psikolojinin insan ihtiyaçları ve iş hayatının sorunları için bir çözüm olduğunu gösteren öncülerden biridir. Stres ve beden dili kavramlarını Prof. Dr. Zuhal Baltaş’la birlikte Türkiye’ye tanıtmıştır. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde, yüksek öğrenimini İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü’nde tamamlayan Acar Baltaş, doktora çalışmasını Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı’nda “yüksek beyin fonksiyonları” konusunda yapmıştır. 1981’de klinik nörofizyoloji alanında Tıp Bilimleri Doktoru (M.Sc.Dr.), 1986 yılında Uygulamalı Psikoloji Doçenti, 1996 yılında da Profesör unvanını almıştır. 1977-1997 yılları arasında Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı’nda çalışmıştır. 1983’ten bu yana tıbbi ve örgütsel psikoloji alanındaki bilgilerini iş hayatının ihtiyaçlarıyla bağdaştırarak liderlik ve ekip çalışması konusunda seminerler vermekte, uygulamalar yapmakta, kitaplar yazmakta ve insan kaynakları alanında hizmet veren Baltaş Grubu’nu yönetmektedir. 1996-1999 yılları arasında Türk A Milli Futbol Takımı’nın, 2002-2003 sezonunda Galatasaray Futbol Takımı’nın psikolojik danışmanlığını yapmış ve bu görevi 2005 yılında Türk A Milli Futbol Takımı’yla sürdürmüştür. Ayrıca, 2009-2016 yılları arasında Harp Akademileri'nde kurmay subay adaylarına ve her rütbede terfi eden generallere kişilik bilimi ve liderlik eğitimleri vermiştir. Çocukluk ve gençliğinde yüzme, sutopu ve futbol sporlarıyla ilgilenmiş; on yedi yaşında Veliefendi Hipodromu’nda çalışmaya başlamış; otel resepsiyonistliği, takdimcilik, discjockey’lik, turizm rehberliği ve öğretmenlik yaparak hayatın farklı cephelerini tanımış; sıradan gibi gözüken işleri yapanların emeğine saygı göstermeyi öğrenmiştir. Prof. Dr. Zuhal Baltaş’la evli ve iki çocuk babasıdır.

Related Posts

Yaşlı Bakım Teknolojileri: Dünya Uygulamaları

Her şeyden önce yaşlı bakım teknolojileri günümüzün yaşlanan nüfusları için önem kazanmaktadır. Ayrıca bakım teknolojileriyle birlikte bağımsız yaşamı destekleyen, sağlığı uzaktan takip eden, ilgili bakım hizmetlerini optimize eden çözümlere dönüşüyor.…

Sağlıklı Yaşam Alışkanlıkları: Uzun Yaşamın Temeli

Her şeyden önce sağlıklı yaşam alışkanlıkları için 40 yaşından sonra hayat, sağlıkla güzelleşir. 40 yaş ve sonrasında yaşam, sadece yılların ilerlemesi değildir. https://www.mayoclinic.org/healthy-lifestyle Aynı zamanda bedenimizin ve zihnimizin sinyallerini daha…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.