Hikaye Anlatıcılığı

164

Kendi hikaye anlatıcınız olmak ister misiniz?

Bu konudaki iyi örnekleri inceleyerek başlayabilirsiniz.

Kendi Hikayeni Yaz
Kendi Hikayeni Yaz

Arapça kökenli hikaye kelimesinin eş anlamlısı olarak kullanılan “öykü” sözcüğü Türkçedir.

Bu kelime Türkçeye Arapçadan geçmiştir.

Türetildiği fiil kökü “hakeve”, “taklit etmek, bir metnin kopyasını çıkarmak” tır.

Aynı kökten “heka” ise “benzemek, aynen nakletmek” anlamlarına gelmektedir.

Bu nedenle de gerçekte olabilme olasılığı olan anlatılardır.

Romanlarla kıyaslandığında ise hikaye daha kısadır. 

Hikaye Çeşitleri

Hangi Tür Hikaye
Hangi Tür Hikaye

Öncelikle olay hikayesi; Bir olay merkezinde gelişen ve sonuçlanan hikayelerdir.

Bu tür metinlerde merak unsuru ön plandadır.

Bu konuda önceki <strong>Bir Yunus Hikayesi</strong> ve Yaşlı Kadının Hikayesi yazılarımızı okumanızı öneririz.

Bu türün en önemli örneklerini Fransız yazar Maupassant vermiştir.

Bu yüzden olay hikayesi, Maupassant tarzı olarak da adlandırılmaktadır.

Bir diğeri ise durum hikayesidir.

Bu tür ise olay anlatımına dayanmayan, kişilerin veya hayatın bir kesitinin ele alındığı türdür.

Bu türde merak duygusu geri plana itilir ve bir durum veya kişi öne çıkartılır.

Durum hikayesinin en önemli örnekleri, Rus yazar Anton Çehov tarafından verilmiştir.

Bu nedenle de Çehov tarzı da denmektedir.

Türk edebiyatında olay hikayesinin temsilcisi Ömer Seyfettin, durum hikayesinin temsilcisi ise Memduh Şevket Esendal’dır.

Konu hakkında daha geniş bilgi için de https://tr.wikipedia.org  web adresindeki ilgili yazıyı okumanızı öneririz.

Bir Örnek

Dördüncü Osmanlı padişahı olan Yıldırım Bayezid ara ara köyleri dolaşarak halkla bütünleşmeye çalışmaktaydı.

Bu köy ziyaretlerinden birisinde yaşlı köylünün birisi evinin bahçesinde küçük fidanlar ekmekteydi.

Köylü ve fidesi
Köylü ve fidesi

Padişah köylüye yaklaşarak şaka yaparaktan sordu;

Baba bu fidanlar ne zaman büyüyüp de meyve verecekler?

Bu meyvelerden yemek sana nasip olacak mı dersin?

Köylü başını işinden kaldırarak;

Hiç sanmıyorum diye cevap verdi.

Padişah; Öyle ise niye kendini yorup bunları ekiyorsun ki?

Neticede biz atalarımızın diktiği ağaçların yemişlerinden yemiyor muyuz diye cevap verdi.

Torunlarımız da bizim diktiğimiz ağaçların yemişlerinden yesinler dedi.

Bu cevap padişahın çok hoşuna gitmiştir. Aferin der köylüye.

Onun padişahlık döneminde ne zaman birisine aferin derse bin altın vermek onun şanındandı.

Bundan dolayı da heyetindeki kişilerden birisi bu köylüye çıkarıp bin altın vermiştir.

Köylü bu bin altını alınca da padişaha dönüp, bak sultanım bizim fidanlar şimdiden meyve vermeye başladı bile demiştir.

Ama köylünün bu cevabı padişahın daha da hoşuna gitmiştir.

Köylünün sırtını sıvazlayaraktan aferin baba, aferin demiştir.

Sonuçta köylü padişahın bu sözünden sonra yine bin altınını kazanmıştır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Close
KIRKINDAN SONRA © Copyright 2020. All rights reserved.
Close
× Bize yazabilirsiniz !