Fransa gerginliği ile ilgili Prof. Dr Metin Kazancı’nın konu hakkındaki açıklamasını bilginize sunuyorum.
Her şeyden önce Fransa bir Avrupa Birliği ülkesidir ve
tüm Avrupa Birliği ülkelerinde düşünce ve ifade özgürlüğü serbesttir.
Değerli Dostlar;
Her şeyden önce Fransa gerginliği konusunu sizlere, bildiğiniz olayı
farklı bir açıdan değerlendirmeye çalışacağım.
Ancak Fransa ile ilişkilerimizde din tartışması yüzünden de bir problem yaşamaya başladık.
Ayrıca bizim yöneticilerimizin açıklama ve isteklerinden anlaşıldığı kadarıyla büyük bir yanılgı içindeyiz.
Ama Fransa gerginliği konusunda büyük bir bilgi eksikliğimiz vardır.
Ayrıca bu konu ile ilgili olarak Empati Nedir? yazımızı da okumanızı öneririm.
Bunu ne üst düzey yöneticilerimiz ne de medya ne de garip halk biliyor.
Ben size bu sorunu kısaca bu yazıda aktarmak istiyor ve
Ayrıca Fransa ile ilgili yorumlarımızı bir yeni eksene taşımamızı temenni etmekteyim.
Ama bu arada devlet kuruluşlarının yanılmalarının ya da
bilgisizliklerinin affedilir gibi olmadığını da belirtmek isterim.
Değerli Arkadaşlar, Fransa’da BLASPHEMER denilen bir terim ve buna bağlı bir uygulama vardır.
Buna göre Fransız halkının herhangi bir dine karşı çıkmaya, onu eleştirmeye, onu reddetmeye hatta ve hatta yok
saymaya, kötülemeye, küçümsemeye hakkı olduğu kabul edilmiştir.
Yani Fransa’da ahali bir dine karşı istediği eleştiriyi yapabilmektedir.
Ayrıca Fransa’da dinleri aşağılamak yasalara aykırı değildir.
Ama Fransız yasaları bu konularda bir sınırlama getirmemiştir.
Dünya da 71 ülkede dine karşı hakaret cezai müeyyidelere bağlanmasına karşın Fransa’da bu durumu
cezalandıran bir yasa yoktur.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi
Her şeyden önce 1789 İnsan Hakları Beyannamesinin 10 ve 11. Maddesi uyarınca Fransa’da bu konularda halka büyük bir özgürlük tanınmıştır.
Yani bizde düşünce açıklamasını büyük ölçüde sınırlayan, engelleyen “dini ve manevi değerleri aşağılamak” kuralı
Fransa’da yoktur.
Dolayısıyla buradan yaptığımız önemli bir yanlışlık ortaya çıkmaktadır.
Başka ülkeleri bizim anlayış ve kurallarımıza dayanarak eleştirmenin hiçbir geçerliliği yoktur.
Çünkü kimi ülkelerde Fransa’da olduğu gibi bizim sandığımızın aksi bir uygulama, bir pratik geçerlidir.
Ama bu pozitif durumu bizde birçok yönetici en üst düzey görevliler bilmiyorlar.
Zaten bu konuda merakları da yok gibidir.
Ancak iş olsun diye bir şeyler yapıldığı sanılmaktadır.
Özellikle yandaş medyanın köşe yazarları araştırmadan, bilmeden kopya mesajlarla olayı değerlendirmeye
Fakat Fransa’yı eleştirip, Türkiye’yi haklı çıkarmaya çalışmaktalar.
Ayrıca bir üst düzey yöneticimiz, Emile Zola’nın Musevi Subay Dreyfus ile ilgili olarak devletin yaptığı yanlışı eleştiren ve
J’accuse (Suçluyorum)adlı bildiriyi, o olayla hiç ilgisi olmayan günümüzdeki olaya monte etmek istemiştir.
Ancak dönemin cumhurbaşkanı Felix Faure ile Macron’un karşılaştıkları olayların birbiriyle hiçbir ilintisi yoktur.
Eleştirebilmek için bir uygulamanın çok iyi bilinmesi gerekmektedir.
Fakat demek istiyorum ki Fransa’da tüm dinleri, inanışları eleştirip, aşağılamak, kötülemek, alay etmek bir özgürlük uygulaması olup
bu haklar kişiye İnsan Hakları ve Vatandaşlık Beyannamesinin 10 ve 11. maddesince verilmiştir.
Konu hakkında https://www.hsk.gov.tr/Eklentiler adresinden ulaşabilirsiniz.
Buna Fransa’da aynen riayet edilmektedir.
10 ve 11. Maddeler
Madde 10:Hiç kimse, açıklanması yasalarla oluşturulan düzene zarar vermediği sürece inançları nedeniyle sorumlu tutulamaz.
Madde 11: Düşüncelerin ve inançların serbestçe açıklanması en değerli insan haklarından bir tanesidir.
Ancak her bir yurttaş yasaların belirlediği durumlarda bu özgürlüklerin kötüye kullanımından sorumlu olmak şartı
ile bu ifadelerini özgürce konuşabilir, yazabilir ve yayınlayabilmektedir.
Fakat çoğu Batı ülkesini biz kendimiz gibi sanıyoruz.
Oysa batı özgürlüğü farklıdır ve bireye her alanda serbestlik bırakmıştır.
Biz bu durumu anlamada hatta tahayyül etmekte güçlük çekmekteyiz.
Gazetelerden ve medyadan gördüğüme göre hala bazı kurum ve kişiler Fransa’ya bu hatadan dönülmesi
konusunda uyarıda bulunup “dinimize laf söyleme hakkın yok” demektedir.
Ülkemizdeki iktidara yakın gruplar, değerlendirme ve düşüncelerimizi dışarıya ihraç etmek istiyor, onların da bizim
gibi düşünmelerini, hareket etmelerini bekliyor.
Bu olanaksızdır.
Batı İle Aramızdaki Farklılık
Batıyla aramızda bu konularda çok fark vardır.
Charlie Hebdo yayın hayatında yalnızca Müslümanlar değil, Hristiyan ya da Musevi tüm kişilerin değerlerini
eleştirmekte, küçümsemekte hatta hakaret etmektedir.
Bu arada gerek Fransa’daki resmi sitelerden, sosyal medyadan öğrendiğime göre birçok Türk derneği, onlarca
gönüllü kuruluş Fransız hükümetine mesaj yollayıp dinle ilgili olumsuz yayın yapan bütün gazete ve dergilerin
kapatılmasını ve bunları destekleyen Cumhurbaşkanı Macron’un cezalandırılmasını istemektedir.
Bu konuda çok büyük bir yanlış yapıldığını tekrar belirtmeliyim, yukarıda alıntıladığım İnsan Hakları Beyannamesi
uyarınca bu tür açıklamalar Fransa’da serbesttir.
Soruşturulamaz, sorgulanamaz, suçlanamaz.
Bu konuda 1959 ve 1999 yıllarında verilmiş iki Danıştay kararı da bu uygulamaya onay vermiştir.
Türkiye’de olur olmaz herkes, doğru dürüst araştırmadan, bilmeden tartışmalı olayları hükümet gözlüğü ile
görmekte, yalan, yanlış değerlendirmeler yapmaktadır.
Bu örnekte ne yazık ki önemli gazetelerin ve özellikle yandaş medyanın yazarları başroldedir.
Diyeceğim o dur ki sadece yönetimlerimiz değil, medyamız, halkımız Batı’dakilerden bilgi, bilime bakış ve olayları
değerlendirme açısından çok farklı bir yerdedir.
Bu ülkemiz lehine bir durum değildir ve ülkemiz lehine yorumlanamaz.
Ne yazık ki olaylara bakış ve yaklaşım farkı giderek de büyümektedir.
Bu durumun Türkiye’nin geleceğini her açıdan olumsuz etkileyeceğini ve etkilemekte olduğunu belirterek konuyu sonlandırayım.
Kalın sağlıcakla.
1 Kasım 2020 Kemer
Metin Kazancı