Ruhunu İyileştir çünkü hiçbir şey aynı kalmıyor gördüğün gibi canım gönüldaşım.

Ne hayatımızda, ne vücudumuzda… Bu yüzden sen önce ‘Ruhunu İyileştir!’

Ruhunu İyileştirmek için
Ruhunu İyileştirmek için

Merhabalar güzel gönüldaş… Kırkından Sonra’ya hoş geldin.

Biraz sohbet edelim mi?

Gerçi sadece ben anlatacağım, sen okuyacaksın ama olsun.

Sen de bir şey demek istersen çekinme, yaz yorumunu. Ben de seni dinlerim.

Burada birlikte harika vakit geçireceğiz. Kâh gülümseyeceğiz, kâh dertleneceğiz ama illâki kendimizden bir parça bulup, yalnız olmadığımızı göreceğiz.

Haydi başlayalım…

Nasıl anlatsam, nereden başlasam?!.

Sözler verilmeden tükenmiş, çünkü savrukça sarf edilmiş…

“Ne sen sor ne ben söyleyeyim” denilmiş…

Yaş’lı gözler, yas’lı kalpler…

Ama

Korkma, tükenmez hayaller ve ümitler!

Sonuçta her şey yoluna girer.

Deme öyle; ‘’Oradan söylemesi kolay, bu hayat nasıl devam eder?‘’

Ediyor ve edecek, sen umudunu kaybetme, yeter!..

Hayat ne ilginç değil mi?

Bir gün var’ız, bir gün yok’uz…

Bir diğer gün zenginiz, bir diğer gün yoksuluz…

Bir Gün Zengin Bir Gün Fakiriz
Bir Gün Zengin Bir Gün Fakiriz

Bir başka gün aç’ız, bir başka gün tok’uz… 

Bir gün eksiğiz, bir gün çok’uz!..

Hayat, anlayabilene!

Haydi, anlamaya çalışalım…

Her şeyden önce; ‘Ne, neden, nasıl’ diye boşa geçireceğimiz vaktimizi, çözüme ve sonuca odaklanarak değerlendirelim.

Psikolojik olarak atlatabilmek için neler yapabiliriz, onlara bakalım.

Herkes elinden geldiğince bir şeyler yapmaya çalışıyor maddi, manevi.

Ben de buradan bildiğimce, dilim döndüğünce paylaşmak istiyorum bildiklerimi. Belki birilerine şifa olur.

‘’ Kitaplardan ve ayraçlardan ve bardak altlarından ve kedilerden ve gündüzlerden ve gecelerden ve yerlerden ve göklerden başka kimimiz kaldı? ‘’ diyor Bilge Karasu. https://www.idefix.com

Cânım Bilge Karasu, pek güzel anlatır. Lakin biz acık daha fazlasını görerek bakmaya çalışalım.

Tüm ışıltılılı günler ve aydınlık geceler ve huzurlu yerler ve cömert gökler bizimle olsun.

Umalım ki tabiat ana, bizlere tüm güzelliklerini yine sunsun.

Deprem, önemli bir doğa olayı. İnsan, daha önce yaşamadıysa deprem anında müthiş bir panik yaşayabiliyor.

Kaldı ki daha önce tecrübe etmiş bile olsa yine de korkuluyor ve panik yapılabiliyor.

Fakat ne kadar bilinçli olursak olalım, ne kadar prova edersek edelim, bilgimizin uygulama anında yeterli olamadığı gerçeği ortaya çıkıyor.

Nasıl Tepki Veririz?

Deprem gibi çok ciddi ve yaşamsal tehdit içeren bir doğa olayı karşısında insan beyni, her tür tehlikede de olduğu gibi iki farklı tepki veriyor;

1) Saniyeler içinde bir değerlendirme yapıp telikenin boyutunu belirlemeye çalışmak

2) Bu tehlikeden korunmaya çalışmak.

Sonuçta yaşamsal bir tehdit var. Beynimiz bunu algıladığında;

‘’Savaş Ya da Kaç‘’  diyerek seni uyarıp, harekete geçmeni istiyor. Tabii buna cevap verme şekli ve süreci, kişiye göre değişiyor.

Kimi daha serin kanlı karşılar, kimine ‘kal!’ gelir.

İşte deprem anında da, beynimizle birlikte vücudumuzda da önemli değişiklikler oluyor.

Örneğin kalp ritmimiz değişiyor, nefes alma yavaşlıyor ya da hızlanıyor, kaslar kasım kasım kasılıyor, miden bulanıyor, terliyorsun, titriyorsun, belki uyuşuyorsun, rüya ya da hayal alemindeymişsin gibi gelebiliyor.

Benzer konudaki <strong>Depremde Yaşlılar</strong> yazımızı da okumanızı öneririz.

Ruhunu İyileştir ve Travma Aşamaları

✔   Şok Evresi.

O an ne yapacağını bilemezsin, olayın gerçekte olup olmadığını sorgularsın.

✔   Öfke Evresi.

Bunun neden senin başına geldiğini düşünür, neden olduğunu düşündüğün şeye ya da kişiye öfkelenirsin.

✔   Pazarlık Evresi.

Bir an evvel, olayı ve travmasını yaşamadan önceki olduğun kişiye döneceğine, kendine söz verirsin. Hani; ‘Bir şansım daha olsun, son bir kez, vs.’ gibi.

✔   Depresyon Evresi.

Bu da olaydan ve travmasından önceki eski haline dönemediğin gerçeğini görmen ve daha da kabuğuna çekilmen demek. Çünkü acı gerçeklerle yüzleşmişsindir.

✔   Kabullenme Evresi.

Eskihaline boşa kürek çekerek dönmeye çalışmaktansa, olduğun halini kabul edip onu iyileştirmeye çalışırsın. Ki doğrusu da bu gibi sanki.

Çünkü bir şeyi kabul ettiğinde, ona teslim olduğunda ‘şak’ diye kendiliğinden değişiyor ve oluşuyor her şey.

Bunu hayatın içindeki durumlarda da deneyebilirsin.

Çok faydasını göreceğine söz veriyorum!

Bilim insanları bunları araştırıp, tespit edip söylüyor tabii ama ‘’Sen nereden biliyorsun böyle olduğunu?‘’ dersen cancağızım; ‘’Psikoloji ilgilendiğim bir alan ve en son, İzmir depreminde de yaşadım.‘’ diyeyim, sen anla!

Deprem tehlikesini bir şekilde atlattın ve hayatta kaldın diyelim.

Bitiyor mu stresin, endişen, travman, kaygın? Maalesef ‘hayır!’

Tehdit geçtikten sonra da bitmiyor süreç.

Yaşadığın o anlar duygularını, düşüncelerini, hayata bakış açını ve bunların olumsuz yanlarıyla başa çıkmaya çalışmanı tetikliyor.

‘Travma Sonrası Stres Bozukluğu’ nu duymuşsundur.

Olur olmaz her şeyde de kullanılıyor lakin önemli bir durum bu. TSSB’yi, yaşadığın herhangi bir kötü olayın sende yarattığı travmanın sonucu olarak ortaya çıkan, ‘yan etki’ kıvamındaki olumsuzluklar diye düşün.

Özellikle deprem gibi çok korktuğun ve elinden bir şey gelmeyen durumların yarattığı travmalardan sonra beynimizde ve bedenimizde müthiş değişiklikler oluyor.

TSSB yaşayan birinin beyni incelendiğinde, duyguları kontrol etmekle görevli bölümün (*) normalden daha farklı olduğu görülmüş örneğin. (*Anterior Cingulate Cortex)

Hiçbir şey aynı kalmıyor gördüğün gibi canım gönüldaşım. Ne hayatımızda, ne vücudumuzda…

Fakat…

Ne Yapmayacağız?

Her şeyimizi kaybedebiliriz ama hiçbir zaman umudumuzu kaybetmeyeceğiz!!!

Hayat herkese farklı farklı şeyler sunuyor ve herkes için başka başka devam ediyor. Lakin illaki devam ediyor ve edecek. Etmeli.

Hiçkimse ve hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Eski düzeninde ve normalinde olmayacak elbette.

Ancak bu zamana kadar olan büyük doğa olaylarını, savaşları, hüsranları, yıkımları, kayıpları düşün.

Her biri geldi geçti. İnsanlar yaralarını sarmaya, sarmalamaya, yaşamaya devam etmeliydi ve öyle de yaptı.

Biz de öyle yapacağız. Birbirimize destek olacağız.

Korkmamız, endişelenmemiz çok normal. Bundan çekinmeyeceğiz.

Yasımızı gereğince yaşayacağız.

Çok güçlüymüşüz, her bir sorunla stresle başa çıkabilirmişiz gibi dik durmaya çalışmayacağız eğer öyle hissetmiyorsak.

Tüm negatif ve olumsuz duygular da bizim ve bizimle.

Sonuna kadar yaşayacağız ve tüketeceğiz. Ki sapasağlam, berrak zihinle ve tertemiz çıkabilelim bu durumumuzun içinden.

Gerekirse yardım alacağız. Bir profesyonel olur, bir sevdicek bir sırdaş olur, bir eş, bir dost, bir kardeş olur; paylaşacağız.

Derdimizi, stresimizi, yasımızı, aşımızı, sevgimizi ve bilgimizi paylaşacağız. Böylece azalacak acılar, böylece çoğalacak güzel duygular ve insanlar.

Özellikle ve sıklıkla yapman ya da yapmaman gereken şeyler var. Lakin öncelikle bil ki hissettiğin veya yaşadığın her şey, her duygu, her tavır normal.

Bak bakalım, aşağıda sıralayacağım şeylerden hangilerini yapıyor ya da yapmıyorsun?

Hangi Duyguları Yaşıyorsun?

✔   Sürekli haberleri takip ediyorum / Deprem, acı, kayıp,ayıp görürüm diye hiç bakmıyorum.

Ruhunu İyileştir ve Haber İzleme
Ruhunu İyileştir ve Haber İzleme

✔   Uyku tutmuyor, uyuyamıyorum. / Sürekli uyuyorum, gözümü açmak istemiyorum.

Uyku Tutmuyor
Uyku Tutmuyor

✔   Normal rutinime devam edemiyorum,suçluluk hissediyorum. / Normal rutinime dönmek, biraz da olsa ferahlattı, ‘normal’ hissettirdi.

✔   Hiçbir şey yapasım yok. / Bir şeylerle uğraşmak iyi geliyor.

Günklük Rutinler
Günklük Rutinler

✔   Evden dışarı çıkamıyorum. / Evde durasım yok.

Evde Kalmak
Evde Kalmak

✔   Gülümsemek acı veriyor. / Her şeye rağmen gülümseyerek ayakta kalabiliyorum.

Sonuçta bunların hepsi çok normal. Önce bunda bir anlaşalım.

Her yas, her bireye göre farklı semptomlarla yaşanır. Her acı ya da sevinç, kişide farklı farklı duygular ve etkiler yaratır.

Kimse bir diğeri gibi olmak zorunda değildir. Olamaz da zaten! Bu yüzden acısını, kaybını, yasını bizim gibi yaşamayan biri ‘anormal, duygusuz, duyarsız, vicdansız, vurdumduymaz, vs.’ değildir.

Sen sosyal medyada paylaşımlar yaparak birilerine faydan olacağını düşünebilirsin, bir başkası bunun bilgi kirliliği yaratacağını düşünebilir.

Ruhunu İyileştir ve Sosyal medyaya Ara Ver
Ruhunu İyileştir ve Sosyal medyaya Ara Ver

Sen sürekli yazılı veya görsel haber kovalarken, bir diğeri tetiklenen vertigosu artmasın diye hiçbir şeye bakamayabilir.

Sen nerede ne olmuş kim kime ne demiş diye haberdar olmak isterken, öbürü hiçbir şeyi ne görmek ne duymak istiyordur.

Çünkü… Herkesin hayatına kimse karışamaz! ツ

Bak gördün mü, gülümseyebiliyoruz da?!.

Fakat ‘Ateş düştüğü yakar’ gerçeği değişmez.

7.7’lik depremi yerinde görenle, ekran karşısında görenin korkusu, acısı, yası farklı olur muhakkak. Ekranda görenin, haberlerde duyanın da bir kalbi var. Ölçüsü aynı olmasa da o da üzüntü duyar bundan illaki.

Bir olayda yas tutmak için, o olayı birebir yaşamak gerekmiyor lakin.

Herkes bir şekilde etkilendi ve etkilenecek de. Bu yüzden neler yapmamız gerektiğine odaklanmalıyız.

Suçluluk Duygusu

Suçluluk Duygusu
Suçluluk Duygusu

Demek ki insanlara, olaylara, hayata karşı farkındalık sahibi olan hassas bir insansın. Bu yüzden o suçluluk duygusunu taşıyorsun. Ne güzelsin!

Ama bunu abartmaman gerekiyor. Yoksa hasta olursun canım gönüldaşım.

Sen sağ kaldın diye, senin başına gelmedi diye, elinden çok fazla bir şey gelemiyor diye suçluluk duyabilirsin.

Bu normal olmakla birlikte, içselleştirmemen de gereken bir duygu.

İnternetten de araştırabilir ya da bir uzmana da sorabilirsin bununla nasıl başa çıkabileceğini. Ben de bildiğim kadarıyla anlatmaya çalışıyorum cancağızım.

Kendine fiziksel veya zihinsel acı çektirmek sana bir şey kazandırmaz.  Kendini sevdiğin şeylerden mahrum bırakmış olman, seni daha duyarlı yapmaz.

Umutsuzluk, unutkanlık, suçluluk, kararsızlık veya öfke nöbetleri yaşayabilirsin. Korkma, normal hepsi de. Bunlar ‘ikincil travma’ olarak adlandırılıyor.

İkincil Travma İle Nasıl Başa Çıkarız?

✔   Sosyal medyadan, haberlerden, vs. biraz uzaklaşabilirsin.

Ben de senin gibi kendimi korumaya çalışıyorum tabii canım gönüldaşım.

Sürekli bir şeyleri takip etmediğim halde yine de duyuyorsun, görüyorsun ister istemez.

Sonuç olarak da mecburi bakamadım ekrana,vs. Vertigo tetikledi çünkü.

On gündür yatıyordum mesela.

Düşün bir de habire haber takip ettiğimi, habire deprem görüntüsü izlediğimi?!.

✔   Uyku düzenine, beslenmene, kişisel bakımına ekstra dikkat edebilirsin.

Yoksa vücudun bir makina olduğu için, şalteri kapayıverir sen düzgün çalıştırmadığın için.

Mecburen yatarsın, mecburen yiyip içemezsin, mecburen kendine kapanırsın.

✔   Kendin başaramıyorsan, destek alabilirsin.

Bu bir uzman veya bir sevdicek olabilir. İllaki paylaşman lazım. Güzellikler paylaşarak çoğalır,acılar paylaşarak azalır.

✔   Bedenin sana sinyaller gönderir. Bunları görmeyi öğrenmelisin.

Herkesin stresle, acıyla başa çıkma şekli farklıdır dedik, biliyorsun.

Sen de kendininkini keşfet ve ne gerekiyorsa onu yap.

Örneğin ben, varsa bergamotlumu alırım yanıma, geçerim penceremin yanına, bakarım mal mal uzaklara.

Evet yanlış okumadın cancağızım; ‘mal mal bakarım!’

Çünkü bazen hiçbirşey’dir ruhunu dinlendiren ve iyileştiren.

✔    Duygularını hissetmekten korkmamalısın.

Yas’ını da dilediğince yaşamalısın. İyi görünmeye çalışmak zorunda değilsin.

✔    Kendine zaman tanıyıp, akışına bırakabilirsin her şeyi. Ertelemek ya da hızlandırmak sana bir şey kazandırmaz. Rahatla.

Bazen öylece uzanabilirsin kanepene.

Tavanı izlersin hiçbir şey düşünmeden.

Ya da bir kitap alabilirsin eline, birkaç sayfa okuyup dağıtırsın kafanı.

Yoga yağmayı seviyorsundur, kıvrılırsın beş dakikacık mat’ının köşesine.

Veya torun tombalakla oynar gülümsersin an’ını anılara dönüştürürsün belki de?

Ruhunu İyileştir ve Son Söz

Olaylara verdiğimiz tepkiler, ‘kim’ olduğumuzla orantılı ilerliyor ve şekil alıyor.

Başımıza gelen değiştirebileceğimiz veya değiştiremeyeceğimiz her olay, olması gerektiği için oluyor. Ancak buna ‘kader’ bazında bakıp öylece yatamayız.

Önlem, tedbir, hazırlık, vs. ne gerekiyorsa yaptıktan sonra gelişen olaylarda varılan sonuca isyan etmek yerine, tüm gücümüzle toparlanmaya çalışmalıyız. Bunun için de en gerekli şey; umudu kaybetmemek!

Doğru olanı bul ve o an’da kal.

Hakkaniyetli, hissiyatlı, ahlaklı, vicdanlı davran.

Ruhunu da besle ve böylece iyileştir.

Zihnini berrak tut, aklını geliştir ve bilgeleştir.

Ölümsüz ruhlarımızın huzurla dolması temennisiyle… Doğala özdeş aromalı, katkısız, saf, temiz, berrak zihinli, huzurlu ve sağlıklı günler dilerim güzel gönüldaş.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Close
KIRKINDAN SONRA © Copyright 2020. All rights reserved.
Close
× Bize yazabilirsiniz !