İklim krizi ile ilgili hepimiz çok önem vermeli ve önceliğimiz olmalıdır.
İklim değişikliği ile baş gösteren bazı doğa olaylarını gözlemleyerek farkında olduğumuz olay ilk çevremizdeki bazı değişiklikler, atmosferik olaylar ile baş göstermiştir.
Atmosferimiz bir sera gibi üstümüzü örtmektedir.
Oksijenimizi ayarlayarak salınmakta olan karbon ile oksijen dengesini korumaktadır.
Oturup bir düşünün; ömrünüz boyunca iklim ve hava olayları ile ilgili olarak ne gibi haberler okuyup duydunuz ve yaşamınızın ilk günlerine göre iklim ve çevrenizde neler değişti?
Yediğiniz gıdalarda nasıl değişimler gözlemliyorsunuz? Eski tatları yok dediğinizi duyar gibi oluyorum.
Çöpleriniz, plastik poşet ve plastik materyal atıklarınız eskisine göre artış göstermedi mi?
Okyanuslardaki plastik atıklardan yeni bir kıta oluştuğunu, artık bu kirliliği ne deniz canlılarının ne de doğanın kaldıramayacağını düşünmüyor musunuz?
Tüm bunların daha iyi olması için ne yapıyorsunuz?
Sen de bu konudaki duyarlılığını göster ve bu olayın takipçisi ol.
Bunun için de sivil toplum kuruluşu olan https://www.greenpeace.org/turkey/ için bağışta bulun, görev alıp çalış.
Çocuklarınızın, torunlarınızın geleceğini düşünmelisiniz.
Sonuç olarak başka bir dünya şimdilik yok.
en azından bizlerin döneminde olmayacak.
Ancak iklim ve çevrenin olumsuz etkisini azaltmak için;
ilk önce bireysel davranışlarımızı kontrol ederek iyileştirmemiz gerekiyor.
İklim krizine neden olan değişikliğin ana sebebi;
Her şeyden önce dünyadaki ormansızlaşmadır.
Sonuç olarak yakıyoruz, kesiyoruz yok ediyoruz bu ormanlarımızı.
İkinci etken ise katı yakıt kullanımımız.
Sonuç olarak uçaklarda, araçlarımızda, enerji üretiminde kullandığımız yakıt tipine dikkat etmeliyiz.
İklim Krizi ve Kyoto Protokolü
Kyoto Protokolü, sera etkisi yaratan gazların salımı (emisyon) kısmak üzere sanayileşmiş ülkelere çeşitli hedefler belirleyen BM nezdinde bir uluslararası anlaşmadır.
1997 yılında bu protokol imzalanmış olsa da bazı ülkeler imzalamamıştır.
Sonrasında hedef tutturmak için çaba sarf etmemişlerdir.
Protokol, ABD ve Rusya’nın destek vermemesi veya çekimser durmaları ile iyi bir başlangıç yapmamıştır.
Yeni ve güzel bir gelişme haberi ABD den geldi. https://t24.com.tr/
Sonrasında her iki ülkenin de konunun ciddiyetinin farkına vararak protokole katılımları ile olumlu yönde ilerlemeye başlanmıştır.
Her şeyden önce protokole imza atan her ülke, kendi özgün hedefini tutturmaya söz veriyor.
Ayrıca Avrupa Birliği (AB) ülkelerinden mevcut salım oranlarını yüzde 8,
Ancak Japonya’dan da yüzde 5 oranında azaltması beklenmektedir.
Sonuç olarak günümüz itibari ile 191 ülke bu protokole uyacağına dair imza atmıştır.
Kyoto protokolüne uyulması durumunda;
- CO2 emisyonunda %6 azalım,
- Kömür kullanımında %18 ile %77 arasında azalım,
- Petrolde de %2 ile %13 arası azalım demek.
- Bunlar elektir üretimini ve doğal olarak da ulaşımı etkileyecektir.
- Enerji tüketicilerinin 2010 da %2 ile %12 arasında daha fazla doğal gaz, %2 ile %16 arasında daha fazla yenilenebilir enerji kullanmaları gerekecektir
- 2010 yılında tüm bunlara ulaşabilmek için de enerji maliyetleri tahmin edilenden %17 ile %83 daha fazla olacaktır.
Bu maddelere baktığımızda geçen 10 yılda yaşadıklarımızın nedenlerini görebiliyormusunuz?
Paris İklim Anlaşması
BM çerçeve iklim sözleşmesi 195 ülke tarafın Aralık 2015 de imzaya açılmıştır.
Bu anlaşma ile sera gazı emisyonlarının tavan yaptığına ve yüzyılın ikinci yarsında iklim sorununun çözülmesi gerektiğini dikkat çekerek, mümkün olan en kısa sürede uygulanması gereken küresel bir eylem planı ortaya koymaktadır.
Anlaşma’nın temel özellikleri:
Küresel ısınmayı sanayi devrimi öncesine göre 2°C’nin oldukça altında tutan ve hatta 1.5°C ile sınırlamayı amaçlayan uzun vadeli bir hedefi vardır.
Sonuç olarak anlaşma, tüm paydaşlara,
yatırımcılara, işletmelere,
sivil toplum örgütlerine ve politika yapıcılara
temiz enerjiye küresel olarak geçişin vazgeçilmez olduğuna ilişkin açık bir mesaj yollamaktadır.
Anlaşmanın Kapsamı:
- Uzun dönemde, küresel sıcaklık artışının sanayileşme öncesi döneme göre 2 derecenin altında kalmasını sağlaması.
- Sera gazı salımı küresel seviyede azalma eğilimine geçirilmesi.
- Anlaşma yürürlüğe girdiğinden itibaren bilimin elverdiği her türlü olanağını kullanarak sera gazı salımı azaltacak ve önlemin kısa sürede devreye alınması.
- Anlaşmayı imzalayan ülkelerin geri çekilmeleri durumunda bir cezaya çarptırılmıyor olmaları.
Bu anlaşma ve protokollere uyulmaması; Hızlı iklim değişikliği demek, canlılar açısından büyük risk demektir.
Şuandaki durum sürdürülebilir değildir.
Devam ederse 2100 yılı itibariyle deniz seviyelerinde 15-95 cm artış olması beklenmektedir. (Bazı bölgelerde deniz suyunun yükseldiği haberleri veriliyor)
Sonuç olarak bu durum da sellerin meydana gelmesi,
ormanlar, çöller ya da diğer ekosistem daha nemli,
kuru, sıcak ya da soğuk hale gelerek dengesi bozulacaktır.
Sonuç olarak;
İklim krizi ile çok şey yok olur.
Ayrıca insan türü tükenecektir.
Ancak son gelişmeler için https://www.bbc.com/ den okuyabilirsiniz.
Bazı bölgelerde yiyecek kıtlığı ve açlık olur.
Ayrıca bugün başladığı gibi su kaynakları etkilenecektir.
Bu konuyla ilgili Su, Çevre ve Kuraklık, Sürdürülebilirlik ve Sorumluluklarımız yazılarımızı da okumanızı öneririz.
Deniz seviyelerinin artması,
bazı bölgelerde sıklıkla ve yoğunlukla olabilecek aşırı hava olaylarıyla
sonuç olarak fiziksel altyapılara zarar verecektir.
Kısacası, ekonomik aktiviteler ve insan yerleşimleri iklim değişikliklerinden dolaylı ve dolaysız yollara oldukça etkilenecektir.
Dolayısıyla emisyonun şuandaki seviyelerinden %30 daha düşmesi gerekmektedir.
Artan nüfus ve genişleyen dünya ekonomilerine rağmen bu azalmanın ivedilikle yapılması gerekmektedir.
Ayrıca mevsimlerimizdeki değişikliği,
Gıdalarımızdaki olumsuz tat ve verimlilik düşüklüğü,
gıda çeşitliliği ve miktarındaki azalmayı,
Soluduğumuz havanın kalitesindeki değişimi,
Kuraklığın kapıda olduğu bir dönemin sinyallerini alıyoruz.
Sonuç olarak;
geri dönülemez bir sonla karşı karşıya kalmamak için bu son şansımızdır.
Konunun uzmanları uyarıyor;
Dünya tarihide ilk kez dünyamızın yok oluşu insanlık eliyle olma riski ile karşı karşıyadır.
Abd den yapılan bu son açıklamayı dikkatlice okumanızı öneririz.https://www.ntv.com.tr/dunya/
09.03.2021 günü yapılan yeni bir açıklama ile dünya nüfusunun %40 civarında kişinin yaşadığı Ekvator ve çevresindeki ülkelerinin önümüzdeki yıllarda artması muhtemel sıcaklık ve neme bağlı olarak hayatlarını kaybedeceğidir.
Sıcaklıkların ve nemdeki artışın insanın dayanabileceği oranların üzerine çıkacağı ve bu bölgelerdeki kişilerin özellikle çok etkileneceğini belirtiyorlar.
Bu olumsuzluğun nedeninin 1979 ile 2017 yılları arasındaki sanayideki artışa paralel olarak sera gazı salınımının kontrol edilemez olmasının etkisinin büyük olduğu açıklanıyor.
Özellikle Hindistan ve Çin bazı bölgeleri ile bazı Arap ülkeleri, Libya ve Meksika gibi ülkelerin bu ısınma ve nemden çok etkileneceği yapılan açıklamalar arasında yer almakta.
Son Açıklamalar
İklim krizi her geçen gün kendini göstermeye devam etmektedir.
Son yıllardaki kuraklık artışları ile yağışların azalması, yeraltı su kaynaklarının yok olmak üzere olması, Bazı bölgelerdeki sıcaklık artışları ve diğer yerlerde de aşırı yağışlar ile heyelan ve sel oluşması bir çok ülkede ölümlere sebep olmaktadır.
Ayrıca benzer durumlarda içme suyumuzun kirlenmesi de başka bir sorun yaratmaktadır.
Ayrıca yetkililerce yapılan açıklamaya göre de mevcut şartların devam etmesi durumunda, 2100 yılından itibaren yılda 83Milyon insanın ölmesi muhtemel görülmektedir.
insanlık kendi eli ile dünyayı geri dönülemez bir noktaya taşımaktadır.
Karbon emisyonu artışının durdurulması konusunun çok ciddiye alınması gerekmektedir.
Sonuçta bugünlerde ülkemizin de içinde olduğu Kaliforniya ve İtalya yoğunluklu orman yangınları da uyarıcı niteliktedir.
Siz bu konuda bireysel olarak ne yapıyorsunuz?