Sizin; İleri yaşla birlikte genç yaşlanmak diye bir şey olur mu? dediğinizi duyar gibiyim.
Ancak bunu adım adım açıklayacağım.
Ama ilk olarak yaş nedir onunla başlayalım.
Her şeyden önce kronolojik ve biyolojik yaş olarak iki biçimde açıklanmaktadır.
Fakat insan yaşamının; Doğduğu andan içinde bulunulan ana kadar olan bütün dönemlerini kapsayan süreci kronolojik yaş ve içinde bulunulan yaş basamağının zaman birimine ise biyolojik yaş olarak tanımlanmaktadır.
Ama yaşlanma ise; Her canlıda görünen, tüm işlevlerde azalmaya neden olan evrensel bir süreçtir. Ayrıca yaşlanma; Kronolojik, biyolojik, fizyolojik, psikolojik, sosyokültürel, ekonomik ve toplumsal olmak üzere farklı boyutlarıyla tanımlanmaktadır.
Ancak doğumla birlikte başlayan ve yaşın ilerlemesi ile geçen zaman kronolojik yaşlanma olarak açıklanmaktadır.
Genç Yaşlanmak ve Evreleri
Fakat kronolojik yaş iki bölümde sınıflandırılmaktadır.
Bunlar primer yaşlanma ve sekonder yaşlanmadır.
Tanım olarak primer yaşlanma; Kronolojik yaşın ilerlemesiyle birlikte, sabit bir hızla gelişen biyokimyasal değişimlerdir.
Ama sekonder yaşlanma ise; Duygusal örselenmeler, hastalıklar, gerilimli ve yorucu yaşam temposu, yetersiz ve dengesiz beslenme, fiziksel ve düşünsel aktivite yetersizliği gibi yaşam baskıları ile ortaya çıkan primer yaşlanmanın hızlanmasıdır.
Genç Yaşlanmamak İçin
Biyolojik yaşlanma, zamana bağlı olarak bireyin anatomi ve fizyolojisindeki değişikler ile ortaya çıkmaktadır.
İskelet sistemindeki yıpranmaya bağlı olarak duruşta, boyda, omuzlar arasındaki açıklıkta ve göğüs derinliğindeki değişikliklerde gözlemlenebilmektedir.
Yaş almamızla birlikte üretkenliğimizde ve fizyolojik süreçlerimizde sürekli ve kaçınılmaz düşüşler görülecektir.
Fizyolojik yaşlanmada vücut bileşimi, kalp ve damar sistemi, böbrekler, sindirim sistemi, karaciğer, beyin, sinirler, akciğerlerde işlevsel olarak yetersizlikler ortaya çıkmaktadır.
Ayrıca psikolojik yaşlanmada da, bireyin zihinsel yetenek ve işlevlerindeki azalma ile birlikte, davranışsal uyum yeteneğinde yaşa bağlı ortaya çıkan değişimler olabilmektedir.
Fakat yaşlanma sürecinde sevilen birinin kaybı, işlevsel yetersizlik, kronik ve fiziksel hastalıklar, günlük yaşam aktivitelerinde başkalarına bağımlılığın artması, otonomi kaybı, ekonomik yetersizlik, sosyal destek kaybı gibi yoksunluklar ve kurum bakımına duyulan ihtiyaç, depresyon olasılığını arttırmakta ve psikolojik yaşlanmayı da hızlandırmaktadır.
Tüm bunlarla birlikte topluluğun yaşlılığa bakışı, yaşlı bireyin kayıplarla başa çıkması, emeklilik ve ölüme yaklaşımları bağlamında değerlendirilmektedir.
Sosyokültürel yaşlanma, sosyalizasyon sürecinde gerçekleşmektedir.
Her şeyden önce emeklilik dönemiyle birlikte, gelirimiz azalacak ve alıştığımız toplumsal statümüz de giderek kaybolacaktır.
Bu konudaki Emeklilikte İlk Günlerim ve Emeklilik Özgürlük mü, Yarı Ölüm mü? yazılarımızı da okumanızı öneririz.
Bu da çoğu zaman yaşlılar için ilişkilerin ve etkileşimlerin değişmesine neden olabilmektedir
Ülke Nüfusu Hakkında
Toplumsal yaşlanma ise; Doğumda beklenen yaşam süresi, toplumun ortalama yaşı göstergeler bağlamında değerlendirilmektedir.
Şayet yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranı %4’ten az ise genç nüfus,
%4-%6.9 arasında ise olgun nüfus, %7-%10 arasında ise yaşlı nüfus,
ama %10’un üzerinde ise çok yaşlı nüfus olarak tanımlanmaktadır.
Konu ile ilgili olarak da https://www.aile.gov.tr web sayfasındaki 1. Uluslararası yaşlı bakım çalıştay raporunu okumanızı öneririm.