Anılardaki Nazım Hikmet yazımıza, anı kelime anlamı ile başlayalım;
Edebiyatta kişisel yaşantının bütününü veya belli bölümlerini kapsayan, bu dönemlerdeki gözlemleri dile getirmek amacıyla yazılmış metinlerdir.
Otobiyografi ile karıştırılabilen anı, ondan dışsal olaylara verdiği önem ile ayrılmaktadır. https://tr.wikipedia.org
Türk Dil Kurumu tanımına göre anı kelime anlamı ise;
‘’ Yaşanmış olgulardan kişinin belleğinde saklanan, sırası, yeri geldiğinde anımsanabilen her türlü şey’’ dir.
Anılar da ikiye ayrılmaktadır;
Olay merkezli ve kişi merkezli olaraktan.
Konu Nazım Hikmet anıları olunca, tabii ki kişi odaklı anılar olarak ortaya çıkmaktadır.
Bu gün Nazım Hikmet ölüm yıldönümü olması sebebiyle de onun anılardaki gibi yaşatmak adına
birçok mecrada anma günü veya anısına aktiviteler düzenlenmektedir.
Sosyal medyadaki bu konudaki yazılardan birisi de Zeynep Güven Ünlü imzalı https://www.diken.com.tr web sitesindedir.Onu da okumanızı öneririm.
Anılardaki Nazım Hakkında
Her şeyden önce Mustafa Kemal Atatürk den sonra hakkında en çok yazılan kişinin
Nazım Hikmet olduğunu düşünüyorum.
Özellikle de hakkındaki yasakların kalkarak konuşulmaya başlaması ile de bu artış göstermiştir.
İlk onun hakkındaki anılar Mustafa Kemal ile arasındaki ve daha önce de sizinle paylaştığım
Nazım Hikmet: Atatürk ve Eftalya Hanım yazımızı okuyarak başlamanızı önereceğim.
Ayrıca Atatürk Anıları yazımızı da okumanızı öneririm.
Ancak anılarından az bilinen bir diğeri de;
Dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel, hapiste parasızlık çeken
Nazım Hikmet’e gizlice parasını ödeyerek çeviri yaptırmıştır.
Bu kapsamda, Dünya klasiklerini Rusça ve Fransızcadan Türkçeye çevirtmiştir.
Fakat daha sonraları komünistleri koruyor ve komünizm propagandası yapıyor suçlamasıyla karşılaşmıştır.
İlk olarak Mareşal Fevzi Çakmak, sonra da Demokrat Parti İstanbul İl Başkanı Prof. Kenan Öner ile davalık olmuştur.
Nazım Hikmet’in en yakın arkadaşlarından üçü olan Orhan Veli, Melih Cevdet ve
Oktay Rıfat onun özgürlüğe kavuşturulması için üç gün boyunca açlık grevi yapmışlardır.
En az bilinen anıları
Ülkenin o zamanki 165 aydını tarafından hazırlanan özgürlüğüne kavuşturulması konusundaki hazırlanan mektupta imzasını atmaktan imtina eden tek kişi Yahya Kemal Beyatlı olmuştur.
Nazım Hikmet’in dayısı Mustafa Kemal Atatürk’ün silah arkadaşı olan Ali Fuat Cebesoy’dur.
Fakat Nazım ondan zor günleri hakkında hiçbir talepte bulunmamıştır.
Ayrıca, Nazım’ın şiirine konu olan şu olayda oldukça ilginç bir anılarındandır.
Nazım Hikmet Gülhane parkındaki bir ceviz ağacının altında sevgilisi ile buluşmak üzere randevulaşmıştır.
Fakat buluşacakları gün Gülhane parkına gider ve ceviz ağacının altında beklemeye başlar. Tam bu sırada polisler de orada devriyeye çıkmıştır.
Ancak o dönemde Nazım Hikmet arananlar listesinde olduğu için polislerden gizlenmek zorunda kalmıştır ve bu ceviz ağacının üstüne çıkar.
Ağacın tepesindeyken sevgilisi oraya gelip her şeyden habersiz ceviz ağacının altında beklemeye başlamıştır.
Ama polisten dolayı aşağıya seslenemez ve çaresizce çıkarır kalemi kağıdını ceviz ağacının tepesinde bu şiiri yazar;
“Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane parkında. Ne sen bunun farkındasın, ne de polis farkında ‘’
Cengiz Ferecov, Azerbaycan’ın Fuzuli şehrinde yetimhaneye bebek yaşlarda bırakılmıştır.
Fakat 10 yaşına gelene kadar her çocuk gibi kötü şartlar altında hayatını sürdürürken bir gün öğretmeni eline bir şiir verip;
“Bunu ezberle her gün seni sınav yapacağım” demiştir.
Küçük Cengiz’in hayatının dönüm noktası bu şiir olmuştur.
O bu Şiiri ezberler.
O güne kadar Nazım Hikmet’i de, Türkiye’yi de hiç duymamıştır.
Fakat 1952 Haziran’ında Nazım Hikmet’in karşısına çıkıp, Nazım Hikmet’in şiirini okumuştur. Bunu gören Nazım o anda bu çocuğu evlatlık olarak alma kararını vermiştir.
Sonuçta da işlemleri tamamlayarak evlatlık almıştır.
O andan itibaren de, O çocuğun hayatı değişmiştir.
Ölümünden Sonra
Her şeyden önce Sovyetler Birliği’nde Nazım Hikmet’in ölümünden sonra kurulan bir komite tarafından alınan bir kararla büyük bir yük gemisine “Nazım Hikmet” adı verilmiştir.
Bu gemi ilk seferini 12 Ağustos 1965’te Odesa Limanından yapacaktır ve geminin bu törenine, Nazım’ın karısı Vera ile birlikte dünyanın birçok ülkesinden şairler ve yazarlar katılmıştır.
Ancak Türkiye’den katılan tek yazar vardır; o da Aziz Nesindir.