Her şeyden önce salgın çok şey değiştirecek demek;
Çok klişe hale geldiği günümüzde bazı yazar ve düşünürler değişim zaten süreklidir demektedir.
Ayrıca salgın olmasa da, içinde bulunduğumuz dönem itibari ile hayatımızdaki birçok şey değişiyor.
Sonuç olarak İnsanlık tarihine ilişkin ‘Homo Deus’ ve ‘Sapiens’ kitaplarıyla tüm dünyada tanınan ünlü tarihçi Prof. Yuval Noah Harari, koronavirüs salgın yönetim şekillerimiz üzerinde köklü değişimlere neden olabileceği konusunda uyarıyor..
Hilal SARI
Her şeyden önce tarihteki tüm büyük ekonomik krizler, toplumlarda ciddi dönüşümlere neden olmuş.
Ayrıca Koronavirüs (Covid-19) salgının da yaşam, iş yapma, seyahat etme ve
alışveriş yapma biçimlerimizi kökten değiştirebileceğini söyleyen uzman,
düşünürlerin sayısı hızla artıyor.
En önemli konulardan birisi de bu salgının hükümetlerin yönetim şekillerini nasıl etkileyeceği.
‘Homo Deus’ ve ‘Sapiens’ gibi önemli kitapları,
dünyanın dört bir yanında onlarca dile çevrilen İsrailli tarihçi Prof. Yuval Noah Harari,
İngiliz gazete Financial Times için ‘Korona virüsten sonra dünya’ başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Mesela bu yazısında Harari doğru adımlar atılmazsa tüm dünyada rejimlerin otoriterleşebileceği uyarısı yapıyor.
Salgın Sonrası İçin Küresel Eylem Planı Yapılmalıdır
“İnsanlık şu anda küresel bir krizle karşı karşıya.
Bu konu hakkında Pandemi Günlerinden yazımızı okumanızı öneririz.
Mesela neslimizin görüp göreceği en büyük kriz” diyen Harari,
gelecek bir kaç hafta içinde insanların ve hükümetlerin alacağı kararların muhtemelen yıllar süren etkileri olacağını,
yeni dünya düzenini şekillendireceğini söylüyor.
Sonuç olarak çok ciddi bir küresel işbirliğine ihtiyaç duyulduğunu söyleyen Harari,
özellikle sağlık hizmetleri ve ekonomik cephede işbirliğinin büyük önem taşıdığını belirtiyor.
“Eğer ülkeler sadece kendi ihtiyaçlarını karşılamaya başlarsa, sonuç kaos ve derinleşen bir kriz olur.”
Her şeyden önce küresel bir eylem planına ihtiyaç var,
çok hızlı bir şekilde hem de diyen Harari’ye göre,
salgın sonrasında sağlık sistemlerimiz, ekonomilerimiz,
siyaset yapış şeklimiz ve kültürlerimiz bile değişebilecektir.
Sonuç olarak aradan geçen 9 ayın sonunda aşı seçenekleri gündeme gelmeye başladı.
İlkbahar aylarında dünyada dağıtımına başlanabileceği belirtiliyor.
Fakat aşı işinde dahi dünyanın %14 gibi bir kısmını kapsayan zengin,
gelişmiş ülkelerin aşı parasını yatırdıklarını görüyor,duyuyoruz..
Mesela ABD ve Avrupa ülkeleri bu paraları yatırdılar.
DSÖ bu konuda hiç bir eylem planı açıklamış değil henüz.
Bu konu ve daha birçok değişim konusunu da okuyabileceğiniz İş Gücü ve Endüstri 4.0. yazımızı önerebilirim.
Ayrıca Antidepresan nedir?, Fobi Nedir?, Sosyal Kaygı (Anksiyete) Bozukluğu hakkında da okumanızı öneririm.
Acil Durum Uygulamaları kriz sonrasında kaldırılmalıdır
Her şeyden önce kendi ülkesi İsrail’in 1948 Kuruluş döneminde devreye soktuğu bazı ‘geçici’ OHAL uygulamalarının hala devrede olduğuna dikkat çeken Harari,
dünya genelinde acil durum için kullanılmaya başlayan bazı uygulamaların,
acil durum sona erdikten sonra derhal kaldırılması gerektiğine dikkat çekiyor.
“Veriye aç bazı hükümetler, korona virüs vakası sıfıra inse bile,
biyometrik takip sistemlerini kullanmaya devam etmeleri gerektiğini savunabilirler.
Çünkü ikinci bir koronavirüs salgını dalgasından korkuyorlar” diyen Harari,
sonuç olarak vatandaşlara mahremiyetleri ve sağlıkları arasında bir seçenek sunduğunuzda çoğunluğun sağlığı seçeceğini söylüyor.
Totaliter rejim mi, güçlü vatandaş mı?
Ayrıca alınacak kararlar iki önemli konuda tercih yapmayı gerektirmektedir.
İlki totaliter gözetleme yöntemleri ya da vatandaşın katılımının güçlendirilmesi.
İkincisi ise ulusalcı izolasyon politikaları ya da küresel seferberlik.
Her şeyden önce bu krizin hükümetlerin güven inşa etmesi için bir fırsat olduğuna dikkat çeken Harari,
Mesela Güney Kore, Tayvan ve Singapur’u örnek gösteriyor.
Ayrıca bu ülkelerde gözlem ve korku yöntemleri yerine, hükümetlerin sırtını vatandaşla işbirliğine yaslıyor.
“İnsanlara bilimsel olgular doğru şekilde anlatılırsa ‘Büyük Birader’ onları izlemeden de kurallara uyabilirler” diyen Harari,
“İnsanlar sabun polisinden korktukları için değil, olguları anladıkları için ellerini yıkıyor” ifadelerini kullanmaktadır.
Ayrıca bu başarılı örneklerin gerçekleşmesi için halkın siyasetçilere, medyaya güvenmesi gerektiğini belirten Harari
bunun bir gecede olamayacağını da hatırlatarak;
Normalde bozuk yollar bir gecede tamir edilemez.
Ancak şu anda normal zamanlarda değiliz,
fikirler de hızlıca değişebilirler.
Hükümetler salgın sırasında bir gözlem rejimi kurmak yerine güven inşa edebilir, demektedir.
Kitlesel sosyal deneyler artık mümkün
Normalde yıllar alacak bazı önemli karar süreçleri saatler kadar kısa sürelere düştü.
Milyonlarca nüfusa sahip ülkeler,
Mesela Harari’ye göre, şu anda geniş ölçekli sosyal deneylerde kullanılacak ‘laboratuvar fareleri’ gibidir.
Tüm okul ve üniversiteler online’a geçerse ne olur?
Normalde hükümetler, şirketler ve eğitim kurulları böyle bir deneye asla izin vermez.
Fakat şimdiden ABD’den İtalya’ya ve hatta Türkiye’ye,
aralarında Hindistan’ın da olduğu birçok ülkede,
nüfusun belirli bir kesimine ya da tamamına sokağa çıkma yasağı uygulanmaya başlanmıştır.
Doktor, bilim insanı ve gazetecilere seyahat istisnası gelsin
Küresel bir işbirliği ihtiyacı da seyahat konusunda.
Harari salgına karşı verilen savaşta seyahat engellerinin ciddi kısıtlara yol açabileceğine dikkat çekerek
Ülkeler bu konuda bir istisna anlaşması yapmalı.
Bilim insanlarının, doktorların, gazetecilerin, siyasetçilerin ve iş adamlarının uluslararası seyahatleri denetim altında devam etmeli diyor.
Covit19 da 10. ayda Ekonomi, eğitim, iş hayatı,
Alışveriş alışkanlıklarımız ile her şey etkilenerek ve değişimin etkisi altına girmiştir.
Yaz aylarında hepimiz dışarı çıktık, dolaşım hızlandı.
Bunu takiben başlayan kış şartları ile tekrar bir salgının yayılma hızı arttı.
Avrupa ve dünyanın çoğu ülkesi tekrar ilk baştaki tedbirlere dönme kararı aldılar.
Küresel sağlık personeli havuzu oluşturulsun
Çok önemli bir önerisi daha var ünlü tarihçinin. Küresel bir sağlık personeli havuzu oluşturulması.
Şu anda salgından daha az etkilenen ülkelerin,
salgının en kötü vurduğu bölgelere sağlık personeli gönderebileceğini belirten Harari,
ilerde salgının yönü değişirse, yardımın akış yönünün de değişebileceğini belirtti.
Harari, “Bu hem salgının en kötü vurduğu yerlere destek sağlar,
hem de salgından henüz etkilenmeyen bölgelere çok önemli bir deneyim kazandırır” diyor.
Sağlık personeli salgınla geçen 10 ayımız içerisinde tecrübelenerek mücadele etmede daha deneyimlendiler.
Fakat bu süreçte salgın yine de sonbahar itibari ile griple birleşerek geleceği fikri yaygın.
Ayrıca gerekli tedbirler alınmaktadır.
Bu kapsamda kronik hastalığı olanlar ile 65 yaş üzeri zatürre ve grip aşısı yapılmaya çalışılıyor.
Tıp doktor ve sağlık personelleri artan yayılma hızı,
geçen 10 aylık mücadele içerisinde çok yorgun düştüler.
Diğer bir tehlike de sağlık personelinin kendilerinin de bu virüsten etkilenerek can kayıpları olmasıdır.
Önümüzdeki günler için bu bir tehdit oluşturabilir.
Salgın Sonrasında Biyometrik kitlesel gözlemler başlayabilir
Eğer dikkatli olmazsak hükümetlerin vatandaşlarını izlediği gözlemlerde salgının tarihi bir dönüm noktası haline geleceği konusunda uyaran Prof. Harari,
“Şimdiye kadar bu gözetleme yöntemini reddeden ülkelerde de gözetleme başlayabilir,
Ayrıca gözetleme yöntemlerinde artık dramatik bir dönüşüm var.
Nerede olduğunuzu değil, derinizin altını bile izleyebilecekler” diyor. Bu konudaki Çin ve Yeni Dünya Düzeni. yazımızı okumanızı öneririz.
Salgınla mücadelede Çin ve İsrail hükümetlerinin şimdiden yeni gözlem yöntemlerini yürürlüğe soktuğuna dikkat çeken Harari,
korona virüs salgınının devletlerin neyi gözlemlediğini de değiştirdiğini belirtiyor:
“Geçmişte hükümet akıllı telefonunuzun ekranına bastığınız parmağınızın hangi linke tıkladığını bilmek istiyordu.
Ancak Korona virüs ile neye dikkat ettikleri değişti.
Artık parmağınızın ısısını, tansiyonunuzu öğrenmek istiyorlar.”
Bu ne anlama geliyor?
Kan basıncınıza göre ekranda gördüğünüz siyasi bir liderin konuşmasına bakarak,
değişen tansiyonunuzdan siyasi görüşünüz dahi takip edilebilir hale gelebilir.
İster bir ürün, ister bir politikacı olsun, hükümet sizin neye kızdığınızı,
neşelendiğinizi, sıkıldığınızı ya da heyecanlandığınızı öğrenirse,
Harari’ye göre istediği yönde manipüle de edilebilir.
“Cambridge Analytica skandalı, biyometrik gözlemin yanında devede kulak kalır.
Mesela Kuzey Kore’de vatandaşların 2030 itibariyle 24 saat boyunca biyometrik bir bileklik taktıklarını düşünebiliyor musunuz? diyen Harari,
bunun sadece acil durum için uygulanabilecek bir çözüm olduğunu,
sonrasında kesinlikle kalkması gerektiğini vurguluyor.
Evden çalışma sürekli hale gelebilir mi?
New York Merkezli danışmanlık şirketi Bain’in Makro Trendler Grubu,
şirketlere yükselen trendler konusunda önemli bir uyarı daha yapıyor:
Salgına ilişkin acil olarak geçilen evden çalışma formatları,
sandığımızdan daha uzun süre devam edebilecektir.
Dünya genelinde salgının yayılmasını önlemek için geçici olarak uzaktan çalışma sistemleri devreye sokuluyor.
Fakat Bain’den Karen Harris
“Etkin evden çalışma politikaları uygulanmaya başlandığında, muhtemelen bu yöntem kullanılmaya devam edecek” diyor.
An itibari ile insanlar tüm dünyada evden çalışmaya alışmış durumdalar.
Avrupa’da çoğu ülkedeki ikinci dalga ile birlikte tekrar eve kapanmaları bunu birazda zorunlu kılmıştır.
Hayatımızda birçok yeni şeyleri deneyimlediğimiz o günlerin ardından varyantlarla evrilen virüs bugün hala bizi hasta etmekle birlikte ilk günkü bilinmez karşısındaki o tedirginliğimiz biraz da olsa azaldı.
Ama aşıdan olmadığını söyleyenlerin yanında birçok kişinin kalp ve damar hastalığındaki artış karşısındaki aşı kaynaklı olduğu inancı devam etmektedir.
Bu bir sonraki pandemi veya salgında insanların aşılara karşı güvenini de sarsmış durumdadır.
Kaynak: https://www.dunya.com/