Neden gelişmiyoruz biliyor musunuz?

Her şeyden önce insanoğlu tarih boyunca her şeyin daha iyisini isteye geldi…

Ancak zamanla isteklerin bir kısmı ihtiyaç halini aldı…

Her biri gelişme fırsatı yaratan ihtiyaçlar için ana koşul ise “değişim” oldu daima…

Çünkü insan aklı, aynı şekilde devam ederek farklı sonuçların alınamayacağını gördü…

Ve tabii değişimin yarattığı bazı bedeller vardı…

Bu bedellerini gören ve gelişmek için risk alan toplumlar,

gerek deneme yanılma yöntemi gerekse planlı çalışmalarla adım adım ilerlerken,

bir yandan da adı konmamış sessiz mutabakatlarla kendilerini bu bedellere ikna ettiler…

Gelişme yolunda yıllar, on yıllar hatta kimi yüzyıllar süren külfetlere katlandılar…

Bugünün gelişmiş toplumlarındaki tarihsel süreci böyle resmediyor benim zihnim…

Neden Gelişmiyoruz, Fark Nerede?

Peki, gelişenlerle gelişmeyenler arasındaki farkı belirleyen neydi dersiniz?

Fark nerede
Fark nerede

Kaynaklar mı?

Coğrafya mı?

Şans mı?

Her birinin farklı düzeylerde sonuca etkisi var tabii…

Ama asıl cevap şu…

Temel fark, alışkanlıklar ve kültürdür…

Kültür konusundaki Kültür ve Uygarlık yazımızı da okumanızı öneririz.

Bunları değiştirme riskini almadan, hiçbir şey bireyin ya da toplumun gelişmesini sağlayamaz…

Ünlü yönetim bilimci Peter Drucker şöyle diyor:

Kültür stratejiyi kahvaltıda yer…

Daha fazla bilgi için https://tr.wikipedia.org/wiki/Peter_F._Drucker

Kendi gelişmemişliğine türlü bahaneler bulanlar,kafayı kuma gömme alışkanlığından kurtulamayanlardır…

Bu edilgen kafalar bazen görünen ve görünmeyen düşmanları, bazen de koşulları suçlarlar…

Hatta tüm sorumluluğu tanrıya bağlarlar kadercilik ve inanç adı altında…

Gelişmeye çaba göstermek yerine şikayet etmek, eleştirmek, kaderciliğe sığınmak daha kolay gibi görünse de, öyle değil aslında…

Çünkü akıl gözüyle bakınca, bizden daha zor şartlara sahip olmalarına rağmen daha fazla gelişen bireyleri ve toplumları görebiliyoruz.

Asıl zorluk, bitmeyen bahanelerin ağırlığını taşımaktır…

Ben de gelişmek için kendimce çabalıyorum…

Şikayet etmenin, başkalarında yanlış ve eksikler bulup eleştirmenin bana ve çevreme hiçbir faydasının olmadığını gördüm….

Bunun yerine, kendi boy aynama bakıp kendimi – sadece kendimi – düzeltmeye, değiştirmeye, geliştirmeye gayret ediyorum…

Kolay mı?

Tabii ki değil…

Egolarım çok dirençli…

Beni çok yoruyorlar…

Bu arada çok önemli bir görev daha edindim…

Kendim ve ailem dışında birilerine faydam dokunsun diye uğraşıyorum…

Ancak ortalama bir insan olarak, ham taşımı yontup gelişirken çevreme örnek olabilme ve birilerine el uzatıp yüzlerini güldürebilme ihtimalini iki ayrı başarı hedefi olarak koydum…

Ayrıca hedeflerime ulaşırsam ödülüm de hazır…

Sonuç olarak kendime kocaman bir “aferin” vereceğim…

Sizde durum nedir?

Gelişmeye açık biri misiniz?

Yoksa bahaneci, şikayetçi, eleştiren veya kaderci mi?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Close
KIRKINDAN SONRA © Copyright 2020. All rights reserved.
Close
× Bize yazabilirsiniz !