Menopoz testi ile ilgili diğer yazılarım Menopozda hangi testler yapılmalı? (1) ve Menopoz ve Testler (2) yazılarını okuduktan sonra bu yazıya devam etmenizi öneririm.
Meme kanseri açısından risk faktörleri değerlendirildiğinde en başta kanser riskini artıran faktör meme yoğunluğundaki artıştır.
Sonra sırası ile;
Obezite, ailede meme kanseri hikayesinin olması, ilk doğumunu 30 yaşından sonra yapması,
alkol kullanımı ve en son olarak da hormon kullanımı sayılabilmektedir.
Özellikle BI-RADS a göre kategori D olan diğer bir deyişle meme yoğunluğunun %75 ve üzerinde olan kadınlarda
meme kanser riski 4 kat artmaktadır.
Meme yoğunluğu fazla olan kadınlarda lezyonları kaçırmamak için ilave olarak meme ultrasonografisi yapılmalıdır.
En sık yapılan hatalardan biri mamografi ve meme ultrasonografisinin bir birinin yerine geçtiğini var sayarak bir
diğerini yaptırmamaktır.
Gerçekte bu incelemeler bütünsel bir sistemdir biri diğerinin yerine geçmez.
Şüpheli durumlarda meme MRI ve aspirasyon biopsisi istemek doğru olacaktır.
Menopoz Testi ve İstatistikler
Biopside proliferatif bir histolojik cevap meme kanser riskini 1.5 kat arttırırken, atipik hiperplazi de ise bu risk 3.7
ile 5.3 kat artmaktadır.
NICE kılavuzu https://www.niceforyou.com/tr kadınların risklerine göre meme açısından nasıl izleneceğine dair güzel bir örnek teşkil etmektedir.
Bir kadının hayat boyu genel popülasyonda meme kanser olma olasılığı %11 – %12 civarındadır.
Ancak bu rakamsal olarak her 6-8 kadından biri hayatı boyunca meme kanserine yakalanacak demektir.
Bu civardaki risk yani %11’lik risk düşük risktir.
Bu her 1000 kadından 110 tanesinin hayat boyunca meme kanseri olacağını gösterir.
Orta derecede risk her 1000 kadında 170 tanesinden fazlası ama 300 tanesinden azının hayat boyunca meme
kanseri olacağını gösteren riskleri içeriyor olması demektir.
Yüksek risk grubu ise her 1000 kadından 300 kadından daha fazla sayıda kadının
hayat boyu meme kanserine yakalanacağını gösterir.
Bu durumda basit bir hesaplama ile orta derecede risk grubunda olan bir kadın,
40-50 yaşları arasında meme kanserine yakalanma riski %3 ile %8 arasındadır.
Yüksek riskli grupta ise 40-50 yaş arası meme kanserine yakalanma riski %8’den fazladır.
Yine BRCA1, BRCS2 ve P53 genleri için pozitif taşıyıcılar çok yüksek risk grubundadır.
Düşük ve orta riskli kadınlarda 40 yaşındaki çekilen mamografinin BIRADS-1-3 arasında gelmesi durumunda 50
yaşından itibaren 70-75 yaşına kadar 2-3 sene aralıklar ile mamografik izlemi yeterli olabilir.
Yüksek riskli veya BIRADS-4 mamografiye sahip kadınlar ise her yıl dijital mamografi ve
meme ultrasonografisi ile izlemek doğru olacaktır.
Bu şekildeki bir takip meme kanserinden ölüm oranını azaltacak ama fazladan
%19 teşhis koydurarak gereksiz müdahalelere zemin hazırlayacaktır.
Bu nedenle de birçok toplumda %11-12 arasındaki normal meme kanseri görülme riskinin var olduğu
ya da eşitlediği yaşta tarama programına başlanmaktadır.
Bu yaş da 50 dir.
Tarama diğer hastalıklardan ölüm riski meme kanserinden ölüm riskini geçtiğinde bırakılmalıdır.
Bu yaş da genellikle 70-75 civarındadır.
Tarama sıklığı kişiselleştirilmiş risk faktörlerine göre
doktor tarafından her kişiye farklı uyarlanabilmektedir.
Görüntüleme Metodu ve Big Data
Görüntüleme metodu her kişinin meme yapısına göre en iyi sensitivite ve
spesifiteyi verecek şekilde kişiye göre uyarlanmalıdır.
Kişiye uygun tarama programı yapılmalıdır.
Günümüzde mamografik ‘big data’ nın elde edilmesi ve bunun yapay zeka algoritmaları ile yorumlanması
sonucunda daha hızlı ve daha doğru meme kanseri teşhisi yapılabilmektedir.
Bu durum pek yakında mamografik tarama yöntemlerini yeniden gözden geçirilmesini gerektirecektir.
Mamografik açıdan daha riskli kadınları daha sık çağırırken risksiz hastaların çağrılmaması,
fazladan teşhisi ve gereksiz tedavileri ve girişimleri önlediği gibi maliyeti de düşürecektir.
Şu anda bu programlardan iki tanesi yaygın olarak kullanılmaktadır.
Kolorektal kanserler meme ve akciğer kanserlerinden sonra kadınlarda en sıklıkla görülen kanserlerden biridir ve
kadında ölüm sebepleri sıralamasında 3. sırayı alır.
Menopoz dönemindeki bir kadında risk faktörlerinin varlığından haberdar olmak,
bunları bilmek ve sorgulamak ile çok önemli bir tarama yapılmış olmaktadır.
Basit bir gaitada gizli kan istemek bir çok açıdan faydalı ve basit bir testtir.
Kolonoskopik tarama 50 yaşında başlayıp ya her 5 senede bir ya da 10 yılda bir kolonoskopi ve
her yıl fekal immünokimyasal test ile atipik epitel hücre DNA sı aramak önemlidir.
Menopoz Testi ve DEXA
Menopozal dönemde kemik sağlığı çok önemlidir.
Kemik sağlığını değerlendirmede en önemli sayılabilecek eldeki teşhis ve takip metodu dual X-ray
absorsbsiyometri (DEXA) yöntemi ile kemik yoğunluğu tayini yapmaktır.
Buna göre -2.5 SD’nin altındaki değer ile osteoporoz tanısı koyulmaktadır.
Bazı hastalıklar ve alışkanlıklar osteoporoz açısından risk faktörüdür.
Bunlar arasında sedanter yaşam, egzersiz yapmama, ince yapılı ve zayıf olmak, sigara içmek, alkolizm, yaş, daha
önce ailede kalça kırığı hikayesi olması, 54 yaşından sonra kırık hikayesi, hastalıklardan hipogonadizm, erken
menopoz, Cushing hastalığı, hipertiroidizm, hiperparaditroidizm, diabet, malabsorbsiyon, kronik karaciğer
hastalığı, glukokortikoid kullanımı, kemoterapi, kollajen doku hastalıkları,
romatoid artrit, multipil myelom gibi hastalıklar sayılabilir.
Bu durumlarda mutlaka tarama amaçlı DEXA yapılmalıdır.
Ancak sağlıklı kişilerde 65 yaşından önce DEXA istenmemelidir.
Buradaki amaç hayatın daha ileri evresindeki taramalarda daha fazla sayıda osteoporoz yakalama ve tedaviye
başlama oranının daha fazla olması ile kırıkları önlemede maliyet-etkinlik hesabının yapılmasına dayanmaktadır.
Aradaki farkın 1.5 SD olduğunu ve %10’luk bir hedef kitleyi düşünecek olursak,
50 yaşında kırık riski %11 den 65 yaşında %24 çıkmaktadır.
FRAX ile de 10 yıllık kırık olasılığı yaklaşık olarak hesap edilecek bir algoritm yapılandırılmıştır.
Bu algoritm Google da bulunan bir algoritma olup,majör osteoporotik kırılma riskini ve
kalça kırığı riskini göstermektedir.
Buna göre de eğer majör osteoporotik kırık riski %20 den fazla ise, ya da kalça kırığı riski %3 den fazla ise
osteoporoz olmadan osteopeni de olsa tedavi başlanmalıdır.
Her kadın bu algoritmayı kendisi hesap edebilir.
Son zamanlarda DEXA ve CT ile yapılan çalışmaların matematik algoritmalar ile yorumlanmasının derin öğrenme
ile yapılan yapay zeka destekli teşhislerin daha fazla oranda ve
aciliyeti olan kişilere bir an önce tedavi başlanmasında yararlanıldığı görülmektedir.
Menopoz Testi ve Mental Sağlık
Son olarak menopoz döneminde ileri yaşlardaki mental sağlık ile ilgili alınabilecek önlemleri, bu dönemdeki risk faktörlerini belirleyerek ön görmek mümkündür.
Beyinin çeşitli fonksiyonları yaşla birlikte ve özellikle menopoz ile birlikte azalmaktadır.
Bu fonksiyonlardan bilişsel işlemci hızı ve sözel hafıza en çok çalışılan fonksiyonlardan ikisi olup menopoz ile
birlikte azaldığı gösterilmiştir.
Östrojenin özellikle öğrenme, hafıza ve dikkat ile ilgili beyin bölgelerindeki reseptörleri ile
bu fonksiyonları yerine getirmektedir.
Örneğin prefrontal korteksde ve bazal önbeyinde ERα ve ERβ üzerinden öğrenme ve hafıza fonksiyonlarına etki etmekte,
hipotalamusta termoregulasyon merkezine, amigdalada emosyon ve motivasyon merkezi üzerine, hipkampusda ise kısa dönem hafıza ve enformasyon merkezi üzerine etkilerini
ERα ve ERβ ve GPER üzerinden etkilerini göstermektedir.
ER sadece membran reseptörleri değil ama aynı zamanda nükleer ve mitokondrial reseptörleri ile de ve
epigenetik regülasyon ile integral bir etki göstererek protein yapılı çeşitli maddelerin salınımı üzerine etkisini gösterir.
Bu demektir ki beyin dopamin, adrenalin, nor-adrenalin, serotonin başta olmak üzeretüm diğer
nörotransmitterlerinin yapım ve salınımını düzenlemesinde etkilidir.
Menopoz döneminde sadece gonadotropinlerin salınımında en büyük bir varyasyon görülmez ama aynı zamanda beynin glukoz metabolizmasında da bir yavaşlama söz konusudur.
Hem hormonlar hem de glukoz metabolizmasındaki bu değişikler nörolojik semptomların ortaya çıkması birlikte
bu dönemde olur.
Menopoz döneminde %20 kadın asemptomatik iken %80 kadında ‘hot-flush’ görülmektedir.
Hot-flush görülen kadınların %30’unda sadece bu semptom varken, %70 inde kognitif fonksiyonlarda azalma,
uyku bozuklukları, ‘mood’ dalgalanmaları ve depresyon da vardır.
Bu belirtiler ‘hot-flush’lar ile birlikte ilerideki olabilecek nörolojik ve mental fonksiyon bozuklukları için birer risk faktörü olarak değerlendirilmektedir.
Sırası gelmişken klimakterik bir kadında bu semptomatolojiye ilave olarak, iskemik hasaralar, kalp ve damar
hastalıkları, tip II DM, hipotiroidi, kronik strese bağlı kortizol artışı, kilo alma, sigara içme,
aile hikayesi ayrıca birer risktir.
Bu bağlamda yeri gelmişken hormon tedavisinin toplamdaki faydası bu risk faktörlerini iyileştirmesi üzerinden de olmaktadır.
Sonuç Olarak
Sonuç olarak menopoz döneminde doktorlara giden kadınların sadece semptomları açısından değil, ileride oluşabilecek sağlık sorunları ile ilgili alınabilecek önlemlerin erken tanınması açısından da
değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bu nedenle dikkatli ve bilgili bir yaklaşım çok önemlidir.
Hikaye alınırken, muayene edilirken ve istenecek tahliller ile kişiselleştirilmiş risklerin o kadın için belirlenmesi,
ileride olabilecek sağlık sorunlarına alınacak erken dönemdeki önlemleri de ortaya koyacaktır.