Gençlik ve spor bayramı Mustafa Kemal Atatürk tarafından Türk gençliğine armağan edilmiştir.
Öncelikle 16 Mayıs 1919 günü Bandırma vapuru ile yol arkadaşları ve gemi mürattebatı 76 kişi ile İstanbul’dan
yola çıkan Mustafa kemal Atatürk 19 Mayıs günü Samsuna ayak basmıştır.
Ayrıca 102 yıl önce 19 Mayıs 1919 günü Samsun’a çıktığında Türk tarihinde çok önemli bir olayın da başlangıcı olmuştur.
Her şeyden önce Türk Milletini cesaretlendirerek kurtuluş yolunun önünü açmıştır.
Fakat Samsun’da gördüğü manzara onu umutsuzluğa itmemiştir.
Sonuçta harekete geçmek üzere daha da heyecanlandırmıştır.
Burada başlangıç olarak kabul ettiği;
Türk milletinin ittifak devletlerine karşı kurtuluş hareketinin sonucunda da, Türkiye Cumhuriyetinin özgürlük ve hürriyetini ilan etmiştir.
Gençlik ve Spor Bayramının Kutlanması
Sonuç olarak da Türkiye Cumhuriyeti bu günün anısına 19 Mayıs tarihini
Atatürk’ü anma Gençlik ve spor bayramı olarak kutlamaya başlamıştır.
Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti Gençlik ve spor bakanlığı resmi web adresi olan https://gsb.gov.tr/ web adresinden de
19 mayıs kutlamaları ile ilgili güncel bilgilere her zaman ulaşabilirsiniz.
Her şeyden önce Atatürk Samsun’a ayak bastığı ve halka hitap ettiğinde
tüm dünyaya Türk milletinin esir yaşamayacağını bütün cihana haykırmıştır.
Böylece özgür ve bağımsız bir Türkiye hayallerinin ilk adımını da atmıştır.
Gençlik ve spor Bayramında gençlerimiz spor faaliyetlerinde bulunarak ve halkımıza gösteriler yaparak bu günü kutlamaktadır.
Fakat pandemi öncesi de birkaç yıl kutlanamayan Gençlik ve spor bayramı bugünlerdeki salgın riskine bağlı
olarak da bir araya gelinmesi durumunda oluşabilecek salgının bulaş riski nedeni ile kutlamalar kısıtlı yapılmaktadır.
Ancak sadece Atatürk büstlerine çelenk koymak ve bazı devlet büyüklerinin
Anıtkabir ziyareti ile sınırlı kalmaktadır.
Ama bazı okullarda Gençlik ve spor bayramı coşkusunun gençler arasında yaşanması için
günün anlamını belirten konuşmalar yapılmakta ve şiirler okunmaktadır.
Sonuç olarak da;
Tüm bu aktiviteler online olarak tüm genç öğrencilerce de izlenmeye çalışılmaktadır.
Atatürk ile ilgili farklı zamanlarda yazdığımız Atatürk Anıları, Atatürk Soy Ağacı ve Kara Fatma ve İzmit yazılarımızı da okumanızı öneririm.
Bandırma Vapuru
Her şeyden önce Gençlik ve Spor Bayramına vesile olan ve
Atatürk’ü Samsun’a taşıyan Bandırma vapuru hakkında da biraz genel bilgi verelim.
Bandırma Vapuru, 1878 yılında İskoçya’nın Glasgow kentinde bulunan Mac. Intyre Paisley Huston and Cardett
tersanesinde 21 sıra numarasıyla 279 grostonluk yolcu ve yük gemisi olarak inşa edilmiştir.
Ancak vapurun ilk sahibi Dussey and Robinson şirketi gemiyi Torocaderto adı altında 5 yıl çalıştırmıştır.
Sonrasında ise 1883’de Yunanistan’da bulunan H. Psicha Preus Firmasına satılmıştır.
Ayrıca Kymi ismi verilen gemi Londra’da olan kaydı daha sonra Pire Limanına alınmıştır.
Ama 1890 yılında vapur, başka bir yunan firması olan Cap. Andereadis firmasına satılmıştır.
Sonuçta 12 Aralık 1891’de kaza sonucu batmıştır.
Aynı yıl gemi Kymi adı ile İstanbul Rama Derasimo firmasına satılarak İstanbul Limanına kaydedilmiştir.
Ayrıca gemi genel özellikleri ise 47,7 m uzunluğa, 6,83 m genişliğe ve 4,27 m yüksekliğe sahiptir.
Ama 50 beygir gücünde, iki silindirli, iki genişlemeli bir buhar makinesine sahiptir.
Tek pervaneli ve saatte en fazla 9 mil hız yapabilmektedir.
Bandırma vapuru hakkında detaylı bilgiye ise http://www.samsun.gov.tr/ web adresinden ulaşabilirsiniz.
19 Mayıs Atatürk’ü anma ve gençlik bayramınızı kutlarız.
Kemal İntepe Hikayesi
Tarihin akışı Benneth sonrasında bir başka İngiliz’i sahneye çıkardı.
Binbaşı Salter.
O da tarih’in büyüsünden kaçamadı.
Emekli Hava Albay Kemal İntepe İngiltere’de başından geçen bir olayı anlatır.
İntepe, uçuş eğitimi için gittiği İngiltere’de, Atatürk’ü Samsun’da tutuklamak isterken teslim olan İngiliz Subayla tanışmıştır.
İngiliz Subay o gün yaşananları şöyle anlatmaktadır.
1941 yılında İngiltere’ye uçuş eğitimi için gitmiştik.
Londra’ya vardığımızda, yaşlı bir İngiliz hava binbaşısı, irtibat subayı olarak görevlendirilmişti.
Adı Mr. Salter olan bu subay Türkçe’yi bizlerden daha iyi konuşuyordu.
Mr. Salter’i birkaç defa eşi ile birlikte ikindi çayına davet etmişti.
O da beni akşam yemeklerine evine çağırıyordu.
Emekli Binbaşı Salter bir akşam bana şunları anlattı.
Binbaşı Salter ve İngiliz Taburu
1919 yılında Piyade Binbaşı Salter olarak Samsun’daki İngiliz İşgal Tabur Komutanı idim.
18 Mayıs 1919 günü İstanbul’daki İngiliz İşgal Kuvvetleri Komutanlığı’ndan şifreli bir telsiz telgrafı aldım.
Bu telgraf, 16 Mayıs 1919 günü, Mustafa Kemal adında bir Türk generalinin, Bandırma Vapuru ile İstanbul’dan ayrıldığını, eğer Samsun’a inecek olursa tutuklanarak İstanbul’a gönderilmesini istemekte idi.
Gerekli emirleri verdikten sonra Samsun’a indim.
Şehir her zamankinden daha kalabalıktı.
Bu kalabalık pazar kalabalığından farklı görünüyordu.
Siyah çizmeli, külot pantolonlu ve siyah kalpaklı, sert bakışlı kimselerin çokluğu dikkatimi çekti. Sonradan bunların Türk subayları olduğunu öğrendim.
Durum çok nazikti.
Dört gün önce Yunanlılar İzmir’i işgal etmişler, Türkler buna çok sert bir tepki göstermişlerdi.
Rum tercümanım çok korkuyordu.
Bütün gece hiç uyuyamadım.
19 Mayıs günü sabah erkenden iskeleye gittim.
Sabah namazından çıkan herkes sahile inmişti.
Kurtarıcılarını bekliyorlardı. Askerlerimle çevreyi kordon altına aldım.
Denizde, batı tarafında bir duman göründü.
Sahildeki kalabalık heyecanlıydı.
Bir de baktım ki, her askerimin arkasında siyah çizmeli, kara kalpaklı bir Türk subayı duruyor.
Hepsinin silahlı olduğu muhakkak.
Vapur iyice göründü.
Görevimi iskele üzerinde yapamayacağımı düşünerek motoruma atlayıp vapura doğru hareket ettim.
Mustafa Kemal Paşa’yı orada tutuklayacaktım.
Vapura ilk varan benim motorum oldu.
Beraberimde getirdiğim iki erimi motorda bırakarak, tercümanımla birlikte vapurun iskelesine tırmandım.
Güvertede beni selamlayan iki tayfaya;
Vapurdaki generali görmek istiyorum, dedim.
Bir tanesi önümüze düşerek bizi salonun kapısına kadar götürdü.
Kapıdaki görevli, durumu içeriye bildirdi ve geriye dönüp bizi salona aldı.
Binbaşı Salter Teslim Oluyor
Herkes ayakta idi.
Ortada, mavi gözlü, sert bakışlı kişi ile göz göze gelince ne söyleyeceğimi şaşırdım.
Sert bir asker selamı verirken ağzımdan şu sözler döküldü:
Taburum emrinizdedir.
Bunu nasıl söylemiştim?
Daha önce hiç böyle bir şeyi aklımdan bile geçirmemiştim.
Rum tercümanım şaşırdı, bir an durakladı.
Ben kendisine dönüp bakınca hemen toparlandı ve Türkçe olarak generale iletti.
Mustafa Kemal Paşa’nın yüzünde hafif bir tebessüm belirdi, teşekkür etti ve beni de yanına alarak dışarıya çıktı.
Sanıyorum, bakışlarından etkilenip bir anda teslim olma kararı vermiştim.
Gözlerinin, inanılmaz bir etkileyici gücü vardı.
Öteki sandallar da vapura ulaşmışlar, çevreyi doldurmuşlardı.
Mustafa Kemal Paşa, gemiye çıkan birkaç kişiyle tokalaştıktan sonra, vapurdan benim motorumla ayrıldık.
İskeleye vardığımızda muavinime, taburu safta toplayıp silah çattırmasını ve hepsinin Türk makamlarına teslim olmasını emrettim.
Biraz durakladı, sonra asker selamı verip ayrıldı.
Emrimi aynen yerine getirdi.
Taburu o siyah çizmeli, kara kalpaklı kişiler teslim almıştı.
Bu yüzden, İngiltere’ye dönünce askeri mahkemede yargılandım.
Bir İngiliz subayı, nasıl olur da bir Türk generalin emrine girer?
Bu vatan hainliğidir!’diyorlardı.
Mr. Salter, olayın devamını şöyle anlatıyor.
Mustafa Kemal Paşa benim yanıma, o siyah çizmeli, kara kalpaklı kişilerden birini vererek kendi makam otomobilimle ve kendi şoförümle birlikte, misafir edileceğimi söyledikleri Ankara’ya gönderdi.
Taburumun tutuklu erlerinin de, Çorum, Çankırı ve Kastamonu’da kurulan esir kamplarına yerleştirildiğini öğrendim.
Türklerin Kurtuluş Savaşı’nın sonuna kadar Ankara’da, Hacıbayram Camii’nin önündeki cadde üzerinde bulunan iki katlı ahşap evde kaldım.
Hizmetimi göreceğini söyledikleri, fakat aslında gardiyanım olan ve sıksa suyumu çıkaracak kuvvetteki bir kadınla dört seneye yakın bu evde oturdum.
Binbaşı Salter İngiltere’ye Dönüyor
Savaşın sonunda imzalanan anlaşma gereğince ben ve taburum, Malta’daki Türk esirlerle değiştirildik.
İngiltere’ye döner dönmez tutuklandım ve vatana ihanet suçundan divanı harbe verildim.
Hakkımda ağır hapis isteniyordu!
Ben askeri hapishanede tutuklu iken ziyaretime gelen ailem ve ebeveynim, savunmamı yapabilmem için bana birçok gazete ve kitap getirmişlerdi.
Onlardan yararlanarak, kısa fakat öz bir savunma hazırladım.
Bana isnat edilen suç, taburumu hiç direnmeden teslim edişim idi.
Savcı, teslimiyetimin vatana ihanetle eşdeğerde bir suç olduğunu iddia ediyor ve en ağır şekilde cezalandırılmamı istiyordu.
Yüksek Askeri Mahkeme’nin önüne çıktığımda savunmamı büyük bir soğukkanlılıkla okudum ve şu cümlelerle bitirdim.
Sayın hakimler.
Başbakanımız Lloyd George, Avam Kamarası’nda şöyle bir soruya muhatap olmuştur.
Yunanlıları silahlandırarak 15 Mayıs 1919’da İzmir’e çıkarttık.
Ve o tarihten bu yana milyarlarca sterlini bulan masraflar yaptık.
Sonuç ne oldu?
Yunanlılar İzmir’de denize döküldüler.
Ayrıca Anadolu’daki bütün Rumlar atıldılar veya göçe zorlandılar.
Bu olayda bizim kazancımız nedir? Hiç.
Bu akılsızca bir gaf, korkunç bir hata, büyük bir felaket değil midir?’
Bu sert ve suçlayıcı soruya karşılık Başbakanımız Lloyd George şu cevabı vermiştir.
Yüzyıllar bir veya iki dahi yetiştirir.
20’nci yüzyılın dahisinin Mustafa Kemal adıyla Türkiye’den çıkacağını ben nereden bilebilirdim?
Görüyorsunuz sayın hakimler.
Karşınızdaki bu subay, Başbakanımızın bahsettiği 20’nci yüzyılın dahisi ile hiç beklemediği bir anda karşı karşıya ve göz göze gelmişti.
Ne yapabilirdi?
Eğer ben o gün başka türlü hareket edecek olsa idim, bugün benimle beraber bütün taburumun mezarlarını ziyarete gelecektiniz.
Fakat şimdi, eceli ile ölmüş olan üç erimizin dışında hepimiz sağ salim yurdumuza dönmüş, ailelerimize kavuşmuş durumdayız.
Karar yüksek adaletinizindir.
Yargılanmadan Sonraki Dönem
Sonuçta beraat ettim ve terhise tabi tutuldum.
Fakat ailemle birlikte Türkiye’ye gidip Mustafa Kemal Paşa’yı ziyaret ettim.
Her şeyden önce Paşa beni muhteşem nezaketiyle karşıladı.
Ama tekrar görevli olarak İngiltere’ye çağırılmasaydım, Türkiye’de kalacaktım.
Maalesef İngiltere’ye döndüğümde beni, Kraliyet Hava Kuvvetleri’ne aldılar.
Ayrıca istihbarat Başkanlığı’nda önemli bir görev verdiler.
Türkiye ile İngiltere arasında irtibatı sağlayan grupta görev yapıyorum.
Sonuçta Emekli Hava Albayı Kemal İntepe anılarında Binbaşı Salter için
İki yıldan fazla bir süre birlikte olduk.
Bu süre içinde her zaman bizleri savundu ve kendisini daima bizden biri saydı.
Büyük bir Atatürk hayranıydı, diyor.