Namık Kemal 21 Aralık 1840 tarihinde Tekirdağ’da dünyaya gelmiştir.
Tanzimat döneminin en önemli düşünce, sanat ve siyaset adamlarından birisidir.
“Toplum için sanat” anlayışını benimsemiştir.
Sanatı, toplumun Batılılaşması için bir araç olarak kullanmıştır.
Her şeyden önce tiyatroyu “eğlencelerin en faydalısı” olarak nitelemiş, halkın eğitilmesinde okul gibi görmüş, sahne dili ve tekniği yönünden başarılı yapıtlar vermiştir.
Konu ile ilgili Sanat ve Estetik, Anadolu Ateşi Topluluğu ve Türk Tiyatrocu ve Son Mektubu yazılarımızı da okumanızı öneririm.
Namık Kemal’in Hayatı
Her şeyden önce babası Yenişehirli Mustafa Asım Bey, annesi bir Arnavut olan Fatma Zehra Hanım’dır.
Tekirdağ’daki evlerinin civarında bulunan tekkenin şeyhi Tokatlı Hafız Ali Rıza Efendi kendisine “Mehmet Kemal” adını vermiştir.
Çocukluğu annesinin babası Abdülatif Paşa’nın yanında geçmiştir.
Abdülatif Paşa, Tekirdağ (Tekfurdağ) sancağında Vali Yardımcısı idi;
Afyonkarahisar sancağına tayin edildiğinde ailece Afyon’a taşınmışlardır.
1848 yılında annesi Fatma Zehra Hanım Afyon’da vefat etmiştir.
Fakat dedesinin Afyon’daki Vali Yardımcılığı görevinin ardından ailesiyle İstanbul’a gelmiştir.
Orada, 3 ay Bayezid Rüştiyesine ve ardından 9 ay Valide Mektebi’ne devam etme fırsatı bulmuştur.
Mehmet Kemal, yaşamını dedesinin yanında sürdürmüştür.
Ancak Abdülatif Paşa’nın değişik kentlerde görev yapması nedeniyle düzenli bir eğitime devam edememiştir.
Ama özel dersler alarak kendisini yetiştirmeye çalışmıştır.
Ayrıca Arapça ve Farsça öğrenmiştir.
Dedesinin Kars’a mutasarrıf olarak atanması sebebiyle 1,5 yıl Kars’ta yaşamıştır.
Karslı şair ve müderris Vaizzade Seyid Mehmet Hamid Efendi’den divan edebiyatını öğrenmiştir.
Ayrıca Avcılık, atıcılık, cirit dersleri almıştır.
Kars’ta görevi sona eren dedesi ile 1854’te İstanbul’a dönmüştür.
1855’te babasının Bulgaristan Filibe mal müdürü, dedesinin Sofya kaymakamı oluşu ile Sofya’ya gitmiştir.
Kars’ta öğrendiği aruz ve hece vezinlerini Sofya’da kaldığı dört sene boyunca pekiştirmiştir.
Sofya’da evlerine ziyarete gelen dedesinin arkadaşı şair Binbaşı Eşref Bey, şiirlerini okuduktan sonra Mehmet Kemal’e yazıcı, kâtip anlamlarındaki “Namık” adını vermiştir.
O günden sonra Namık Kemal olarak anılmaya başlamıştır.
1857’de İstanbul’a döndü ve Bab-ı Ali Tercüme Odasıʼnda stajyer olarak memurluğa başlamıştır.
1858’de büyükannesi Mahmude Hanım’ı ardından da 1859’da büyükbabası Abdülatif Paşa’yı kaybetmiştir.
Babasının ikinci evliliğini yaptığı Dürrüye Hanım’ın Kocamustafapaşa’daki evinde yaşamıştır.
Babasının bu evliliğinden Naşit adında bir kardeşi olmuştur.
Namık Kemal ve Gençlik Yılları
1859’da Gümrük Kalemi’nde çalışmaya başlamıştır.
İlk şiirlerini Sofya’da yazan Namık Kemal, İstanbul’a geldiğinde kısa sürede şairler arasında tanınmıştır.
Henüz Batı edebiyatı ile bir teması olmamıştır.
1863’ten itibaren dört yıl yeniden Tercüme Odası’nda görev almıştır.
Fakat bu yeni görevi sırasında batıyı tanıyanlarla tanışma imkânı buldu ve gözlerini batı kültürüne çevirdi.
Ayrıca Edebiyatta batılılaşmanın ilk adımlarını atan İbrahim Şinasi ile tanışması hayatını değiştirmiştir.
Sonuçta sanat ve hayat görüşü de değişmiştir.
1865’te Şinasi, Tasvir-i Efkar gazetesini kendisine bırakarak Fransa’ya gidince Namık Kemal, tek başına gazeteyi çıkarmaya başlamıştır.
Aynı dönemde İttifak-i Hamiyet adlı, daha sonra Yeni Osmanlılar Cemiyeti adını alacak olan gizli derneğin kurucuları arasına girmiştir.
Fakat bu derneğin amacı bir anayasa hazırlanmasını ve parlamenter bir yönetim sistemi kurulmasını sağlamaktır.
Namık Kemal gazetesinde, bu görüşler doğrultusunda ve hükümet aleyhine şiddetli makaleler yayınlamıştır.
Ancak bu gazetenin 1867’de kapatılmasına ve kendisinin Erzurum Vali Muavini olarak atanmasına yol açmıştır.
Namık Kemal, hükümet tarafından gönderildiği Erzurum’a gitmek yerine Ziya Paşa ile birlikte Paris’e kaçmıştır.
O ve arkadaşlarını Paris’te yaşayan Mısırlı prens Mustafa Fazıl Paşa davet ederek maddi himayesine almıştır.
Sürgün Yılları
İlerleyen dönemde Sultan Abdülaziz Uluslararası Paris Sergisi’ni görmek üzere şehre gelince Fransız hükümeti Genç Osmanlılar’ ı ülkeyi terk etmelerini istemiştir.
Fakat Namık Kemal bazı arkadaşlarıyla birlikte Londra’ya gitmiştir.
Orada Hürriyet gazetesini çıkarmaya başlamışlardır.
1870 yılında siyasetten uzak durmak, yazı yazmamak koşuluyla affedilerek yurda dönmüştür.
Burada mizah dergisinde ve gazete de çalışmaya devam etmiştir.
Ama yine muhalefet yaparak yönetimle ters düşene kadar İstanbul’da kalabilmiştir.
Buradan uzaklaştırılmak için de Gelibolu’ya atanmıştır.
Sonuçta birkaç ay kaldığı Gelibolu’da “Vatan yahut Silistre” adlı oyunu ile “Evrâk-ı Perişan” adlı eserini tamamlamıştır.
Osmanlı hükümeti tarafından açığa alınan Namık Kemal 1872 de Gelibolu’dan İstanbul’a dönmüştür.
Burada çalıştığı ‘’İbret’’ gazetesindeki bir yazısı sonucunda gazete kapatılmış ve kendisi de sürgüne yollanmıştır.
Namık Kemal’in Mağusa,Kıbrıs sürgünlüğü 38 ay sürmüştür.
Mağusa’da son derece olumsuz koşullar altında yaşamak zorunda kalmıştır.
Bu sırada da pek çok kez sıtmaya ve başka hastalıklara yakalanmıştır.
Ancak birkaçı dışında eserlerinin tamamını bu dönemde Kıbrıs’ta yazmıştır.
Osmanlı ve Anayasa Hazırlıkları
Ayrıca tahta çıkışından 93 gün sonra akıl bozukluğu gerekçesiyle indirilen V. Murat’ın yerine Osmanlı tahtına oturan II. Abdülhamit, ilk Osmanlı Anayasası’nı oluşturmak için bir komisyon kurmuştur.
Namık Kemal, bu komisyonun bir üyesi olmuştur.
Ancak padişahın aleyhine bir tehdit beyti yazıp bunu mecliste okuyunca mahkemede yargılanmıştır.
Bu söylediği Arapça beyit, “Bir şey, ikilendi mi, muhakkak üçlenir de” anlamındaydı.
Fakat tıpkı Abdülaziz ve V. Murat gibi Abdülhamit’in de tahttan indirilebileceğini ima etmekteydi.
Ancak Namık Kemal, asayişi bozduğu gerekçesiyle suçlu bulunup 6 ay hapis cezasına çarptırıldıysa da sonradan beraat etmiştir.
Sonuçta da Girit Adası’nda ikamete mecbur edilmiştir.
Ama kendi isteği üzerine Midilli Adası’na gönderilmiştir.
2.5 yıl sonra Midilli idari yöneticisi olarak görevlendirilmiştir.
Bu yıllarda Midilli’de tanıdığı genç yaştaki Hüseyin Hilmi Paşa’yı ömrü boyunca koruyup desteklemiştir.
1879’dan itibaren 5 yıl süren Midilli’deki görevi sırasında kaçakçılıkları önleyerek hazine gelirini arttırmıştır.
20 Türk ilkokulunu açmıştır.
Burada yaşayan Türklerin hayat seviyesini yükseltmiştir.
Adalarda yaşayan Türk ahalisinin sorunlarını dile getiren bir rapor hazırlayıp Bâb-ı Âli’ye sunmuştur.
Sonuçta 1882’de Nişan-i Osmanlı madalyası ile ödüllendirilmiştir.
Midilli’de kaçakçıların şikayeti üzerine de Rodos İdari yöneticiliğine gönderilmiştir.
Rodos’ta, Osmanlı tarihi hakkında eser yazmaya başlamıştır.
İngiliz ve Yunanların şikayeti üzerine de 1887’de Rodos’taki görevi sona ererek Sakız Adası İdari Yöneticisi olmuştur.
Fakat Sakız Adası’nın kuru havası nedeniyle rahatsızlanan Namık Kemal, 2 Aralık 1888 günü 47 yaşında hayatını kaybetmiştir.
İlk önce Adada bir caminin haziresine defnedilmiştir.
Arkadaşı Ebüziyya Tevfik, şairin Bolayır’da gömülme arzusunu Padişah II. Abdülhamit’e iletince naaşı Gelibolu’ya nakledilmiştir.
Bolayır’da Orhan Gazi’nin oğlu Şehzade Gazi Süleyman Paşa’nın türbesinin yanına gömülmüştür.
Fakat birkaç yıl sonra Sultan Abdülhamit bir türbe yaptırmıştır.
Bu Türbenin planını da Tevfik Fikret çizmiştir.
Konu hakkında daha detaylı okumak ve eserleri hakkında bilgi edinmek isterseniz https://tr.wikipedia.org web adresini ziyaret etmenizi öneririm.
Kitapları için de https://www.dr.com.tr web sitesinden online temin edebilirsiniz.