Türk Tiyatrocu ve Son Mektubu

148

Türk komedyen, tiyatro ve sinema oyuncusudur.

Her şeyden önce Levent Kırca 28 Eylül 1950 de Ladik, Samsun’da doğmuştur.

İlk olarak 1975 yılında TRT’de yazar ve yönetmenlik yapan Nur Diner ile evlenmiştir.

Daha sonra 1985 yılında boşanmıştır.

Ancak bu evliliğinden Oğulcan Kırca ve Özdeş Kırca adında iki oğlu vardır.

Fakat Levent Kırca, kendisi gibi Türk Tiyatrosunun önemli oyuncularından Oya Başar ile 1985 yılında evlenmişlerdir.

Ancak 2000 yılında boşanma kararı almışlardır. 

Fakat Levent Kırca ve Oya Başar çifti, 2001 yılında tekrar evlenmişlerdir.

Ancak 2005 yılında tekrar boşanmışlardır.

Sonuçta bu evliliğinden Umut Kırca ve Ayşe Kırca isimli iki çocuğu vardır.

Ama bugün onun ölüm yıldönümüdür.

Sonuçta 12 Ekim 2015 de İstanbul’da 67 yaşında kanser tedavisi görürken Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesinde vefat etmiştir.

Her şeyden önce Ankara Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümü’nden mezun olmuştur.

Her şeyden önce 1964 yılında Ankara Devlet Tiyatrosu’nda sahne hayatına atılmıştır.

Ayrıca çok sayıda tiyatro oyunu ve sinema filminde rol almıştır.

Levent Kırca Tiyatro Oyunları

Özellikle 22 yıl boyunca hepimizi çok güldüren o televizyon programı “Olacak O Kadar“ı yazmış ve oynamıştır.

Levent Kırca Olacak o Kadar oyunu

Ayrıca sahneye 1965 yılında Cüneyt Gökçer’ in öğrencisi olarak da Ankara Devlet Tiyatrosu’nda gerçekleşmiştir.

Bununla birlikte; Ankara Birlik Tiyatrosu ve Halk Oyuncuları’nda çalışmıştır.

Nasreddin Hoca Oyun Treni,

Siz Olsaydınız Ne Yapardınız?,

Ayrıca; Bu Oyun Nasıl Oynanmalı?,

 Sağlık Olsun!,

Ne Olur Ne Olmaz gibi televizyon dizilerinin oyunculuğunu ve yapımcılığını üstlenmiştir.

Daha sonra Hodri Meydan Topluluğu adlı Tiyatro Grubu’nu kurmuştur.

Ayrıca Oya Başar ile birlikte Güzel ve Çirkin ve Sefiller adlı oyunları sergilemiştir.

Üç Baba Hasan, Kadıncıklar adlı oyunları da sahneye koymuştur.

Türk Tiyatro Oyuncusu

Türk Tiyatrosunun önemli isimlerinden ve politik mizahın iyi uygulayıcılarındandı.

Ayrıca dönemin politikacılarını ve halkın yaşadığı sorunları çok iyi gözlemleyerek mizansenleştiren bir Türk Tiyatro oyuncusuydu.

Sonuçta 1998 yılında Kültür Bakanlığınca verilen Devlet Sanatçısı unvanı da almıştır.

Ayrıca Saint Petersburg Bal Mumu Heykelleri Müzesi’nde heykeli olan nadir Türk sanatçılardandır.

Fakat 2011 yılında ‘’Karımın Dediği Dedik Çaldığı Kontrbas’’ isimli Televizyon komedi dizisine başlamıştır.

Ama reyting alamadığından dolayı dizi dört bölüm sürmüş ve son verilmiştir.

Daha sonrasında ise 1 Mart 2011 tarihinden itibaren günlük gazete olarak devam eden Aydınlık Gazetesi’nde yazarlık yapmıştır.

Levent Kırca ve Tiyatro
Levent Kırca ve Tiyatro

Levent Kırca’nın Son Mektubu

“1974’de TRT ile girdim hayatınıza.

O günden bu yana baya bir zamanınızı aldım. 41 yıl…

Yürekten teşekkür ederim, anılarınızda bana yer açtığınız için.
Hayatımda sayısız ödül aldım.

Renk renk, biçim biçim.

Altından olup da bir şey ifade etmeyeni de var, tenekeden olup da paha biçilmezi de.

Aldığım ilk bir kaç ödülü çalışma masamın üstüne koydum.

Çalışacak yer kalmayınca camlı bir dolaba koydum.

Dolap isyan edince odamı onlara tahsis ettim.

Evi istila ettiklerinde ise sokakta kaldım.
Arada bir onları ziyaret ettiğimde hiç dertleri olmadığını gördüm.

Üzerlerindeki toza rağmen şikayet edeni yoktu.

Hepsi yerini biliyordu.

Birbirlerine saygılılardı.

Hiç kavga etmediler.

Birbirlerini yemediler.

Bir arada mutlu mesut geçindiler.

Altından da olsalar, tenekeden de olsalar, hepsi birer ödüldü.

Hepsi eşitti

Politik mizahı sevdiren sanatçımız


İNSAN OLARAK BİRBİRİMİZİ SAHİPLENMEK, BİRLEŞEBİLMEK İÇİN UZAYLILARIN DÜNYAYI İSTİLA ETMESİ Mİ GEREKİR

Türk Tiyatrocu Oya Başar
Türk Tiyatrocu Oya Başar

İki kardeş bir çorap yüzünden kavga edebilirler.

Ama komşunun çocuğu sorun çıkardığında iki kardeş birlik olur.

Ev sahibi ile kiracı arasında problem olduğunda, bina yıkılacaksa birlik olurlar.

O öbürünün tepesinden halı sarkıttığında kavga eden komşular, mahalle maçlarında birlik olur.

Hacısı, ateisti takımı gol attığında sarılır, ağlarlar. Düşman ülke sana savaş açtığında ülke birlik olur.

Toprağım dediğin adamın her işine koşarsın.

Memlekette yüzünü bile görmek istemediğin, başka şehirde canın, memleketlin olur.

Toprak aynı toprak, biraz tozlu, biraz killi.

Su aynı su, biraz berrak, biraz kireçli.

İnsan olarak birbirimizi sahiplenmek, birleşebilmek için uzaylıların dünyayı istila etmesi mi gerekir?
Güzellikler paylaştıkça değerlenir, kötülükler çoğaldıkça kanıksanır.

Geçmişlerimiz ve benim jenerasyonumdaki insanlar için, eskiler her zaman daha güzel gelmiştir insana.

Daha sağlıklı, daha diri, daha dertsiz gelmiştir.

 Daha adaletli, daha umutlu gelmiştir.

Ah o Eski Zamanlar

Eski zamanlar; “Ah o eski zamanlardır“.

Bu mektubumu sizlere değerli bir film festivali vesilesiyle yazıyorum.

O yüzden benim için yeri çok ayrı olan bir yönetmenden alıntı yapmakta sakınca görmüyorum.

Woody Allen’ın Midnight in Paris filminde zaman atlamaları vardır.

Film günümüzde başlar, basit ama fantastik bir yöntemle sürekli geçmişe gider.

Filmde o geçmiş dönemler içerisinde Ernest Hemingway, Dali, Picasso, T.S. Elliot, Edgar Dega, Luis Bunuel gibi önemi tartışılmaz insanlara rastlarız.

Hepsi, hangi dönemde yaşıyor olurlarsa olsun, kendi geçmişlerinin her zaman daha iyi olduğunu ve ona özlem duyduklarını belirtirler.

 Hepsinin ağzından “Ahh, o eski zamanlar” cümlesini bir kez duyarız.

Filmin ana önermesi ise sonunda en güzel ânın, içinde bulunduğun, yaşadığın an olduğunu belirtir.



Ve Yaşadığımız şu an

Yaşadığımız şu an
Yaşadığımız şu an

Şuan..

Elinizden yaşam boyu onur ödülünü alıyorum.

Ödül vermek onore etmektir.

Almaksa onore olmak.

Düşünüp, cesaret edip, bir şeyi hayata geçirdiğinizde, birileri için değer görüyorsa, sizi ödüllendirirler.

Bunun karşılığı maddi karşılığından büyüktür.

O işiniz için ödül alırsınız.

Ödül Almak

Yaşam boyu onur ödülü ise, yaşamda yaptıklarınızın, varlığınızın ya da amacınızın top yekün mükafatlandırılması gibidir.

Bu ödülün anlamı benim için çok büyük.

Bu ödülü de eve götüreceğim.

Ama diğer ödüllerin arasında baş köşeye koymayacağım.

Ödülsen ödüllüğünü bil.

Diğerleri neredeyse oraya, yanlarına koyacağım.

O da onlarla birlikte tozlanacak.

Onlardan biri olacak. Yaşam boyu onur ödülü de olsan, cumhuriyet altını da olsan, kimseye ayrı gayrı yapamam.

Diğerleri tozlu raflarda dururken, sana saray şeklinde dolap yapmayacağım.

Çünkü ödül de olsan, sana hak ettiğin anlamı veren içinde bulunduğu dolabın büyüklüğü ya da şekli değil, bizim sana verdiğimiz değerdir.

İster misin şimdi böyle dedim diye, bu ödül beni mahkemeye versin?

Güzel şeyler paylaşabildiysek sizinle, ne mutlu bana.

Benim jenerasyonumda bir insan çabalarının meyvesini görememe durumuna mı üzülmeli, yoksa daha kötülerini yaşamayacak olduğu için teselli mi bulmalı şuan bilemiyorum.

Yine Woody Allen, ”Bir yönetmenin en büyük hatası, bu kötü senaryoyu çekerek adam ederim demesidir” der.

Siz de yönetmensiniz.

Ailenizi yöneten, işinizi yöneten..

Etrafınızı yöneten. ”Şu an”, yöneten.

Birlik verip bu senaryoyu değiştirin ki, filminiz de iyi olsun.



Dik durun

Ama adil olun, sabırlı olun, enerjinizin sirayet etmesine müsaade edin.

Daha iyi bir dünyada görüşmek ümidiyle.

Atatürk’le kalın,

cumhuriyetle kalın,

Kaynak: Levent Kırca Son Mektup  https://www.internethaber.com

Ayrıca Che Guevara Kimdir? yazımızı da okumanızı öneririm

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Close
KIRKINDAN SONRA © Copyright 2020. All rights reserved.
Close
× Bize yazabilirsiniz !