Mitolojik bir hikâyeden bahsedeceğim bu yazımda.
Yazarımız Yaşam ve İlişkiler Koçu: Haluk Gültekin anlatıyor.
Sevgili Dostlarım
Her şeyden önce tarihin bir döneminde bugünkü Antalya çevresinde yaşayan bir kavim varmış.
Ancak bu kavim çok iyi ve kahraman savaşçıları olmasıyla ünlüymüş.
Ayrıca en ünlü savaşçıları da Era isminde bir kahraman.
Sonuç olarak gelenekleri uyarınca kavimler arası savaşlarda gün batınca savaşa ara verilir ölenler toplanır
üst üste yığılır ve yakılırmış.
Bu savaşlardan birinde yine bir akşamüstü savaşa ara verilip ölenler toplanmış,
kavmi hüzün içinde görmüş ki ölenlerin arasında Ere de var.
Ancak onu saygıları gereği en üste koymuşlar ve ateşi yakmışlar.
İşte tam o sırada Era kalkmış ve ben geri geldim indirin beni buradan demiş.
Sonuç olarak kavmi şaşkınlık ve mutluluk içinde indirmiş kahramanını.
Etrafına toplanıp sormuşlar neler olduğunu.
Era demiş ki savaşırken birden kendimi kaybettim ve bir de baktım ki yemyeşil bir çimenliğin ortasındayım.
Etrafım çok kalabalık hepsi de bugün ölen kişilerden oluşuyor.
Biraz sonra beyaz sakallı biri gelip hepsini sıraya soktu ve çok uzaklara götürdü.
Bana sen kal ve bekle dedi.
Tam o sırada yerden bazı insanlar çıkmaya başladı nerden geliyorsunuz dedim.
Bin senelik cezamızı tamamladık oradan geliyoruz dediler.
Gökten de bazı insanlar gelmeye başladı onlara da sordum nerden geldiklerini.
Onlar da bin senelik mükâfatımızı tamamladık oradan geliyoruz dediler.
O sırada o beyaz sakallı tekrar geldi.
Yerden gelenleri de gökten gelenleri de sıraya soktu.
Bana da; Bunlar tekrar yeryüzüne dönüyorlar, sen de sıranın en arkasına gir ve seyret neler olduğunu dedi.
Sıradakiler teker teker cam kutuların üst üste yığılmış olduğu bir kümeye geliyorlarmış.
Ancak inceledikten sonra bir kutuyu seçip alıyorlardı.
Hayatın Gerçeği
Sıra bana geldiğinde baktım ki bu cam kutuların içinde hayat hikâyeleri var.
Kiminde kişi sarayda prens olarak doğuyor, çok zengin ve itibarlı bir hayat yaşıyor ama çok genç ölüyordu.
Kiminde kişi zor şartlar altında bir ailede doğuyor.
Kendi hayatı da hep mücadele içinde geçiyor, ama çok güzel bir eşi ve harika çocuklarıyla uzun bir ömrün sonuna kadar mutlu oluyordu.
Kutusunu seçen unutkanlık çeşmesinden su içiyor ve tüm bunları unuttuktan sonra
dünya ya bir bebek olarak gönderilirdi.
Beyaz sakallı yanıma geldi ve senin kutu seçmene ve bu çeşmeden içmene gerek yok, seni buraya bunları görmen ve dönünce kavmine anlatman için getirdik.
Şimdi de geri yolluyoruz.
Ancak onlara tüm gördüklerini anlat ve de ki bu hayatlarınızı görerek bilerek kendiniz seçmişsiniz, bu gün kadere sövmek haksızlık olacaktır.
Sonuç olarak bunları dinleyen kavim bir daha hiç kaderini suçlamamış.
Sevgili Dostlarım;
Biliyorum ki bu bir mitolojik hikaye, ama her sabah kalkışımız bir yeni doğumumuzdur ve bir gün evvel seçtiğimiz cam kutumuzla birlikte. Hikaye Anlatıcılığı
Ben bugün piyano çalamıyorsam, 11 yaşında tüm ısrarlara rağmen piyano dersine gitmediğim içindir.
Mitolojik hikayedeki gibi; Yani bu konudaki cam kutumu o gün seçmiştim.
Düşünecek olursak bugün hayatımızda ters gittiğini düşündüğümüz gerek iş gerek sağlık ve
gerekse sosyal ilişkilerimizin cam kutularını kendimiz seçtik kimseyi suçlamaya hakkımız olamaz.
Hepinizin içinde sonsuz mutluluklar olan cam kutuları seçmenizi diliyorum.
İlgi duyacağınızı düşündüğüm yazarımızın Instagram ve Facebook sayfalarını takip etmenizi öneririm; https://www.instagram.com/m.halukgultekin/
Facebook’da ise; https://m.facebook.com/profile.php?id=686032837
Bu sıkıntılı günlerde anlam dolu güzel bir yazı.Hayatın anlamını ve tadını yaşayabilmek için güzel paylaşımlar.
Övgü dolu sözleriniz için teşekkürler.
Önümüzdeki günlerde Sosyolog bir yazarımız katılıyor olacak aramıza.
Profesyonel yazarlarımız sayesinde sayfalarımız daha da güncel ve ilginç yazılarla dolacak.