Güzellik sırları diye bir şey kalmadı gerçi artık günümüzde. İnternet sağ olsun, her bilgiye sahibiz.
Sır olmaktan çıkmış, ancak yine de görememiş duyamamış olan varsa diye anlatılmış bilgileri bulacaksın yazıda canım gönüldaşım…
Merhabalar güzel gönüldaş… Kırkından Sonra‘ya hoş geldin.
Biraz sohbet edelim mi? Gerçi sadece ben anlatacağım, sen dinleyeceksin (okuyacaksın) ama olsun. Sen de bir şey demek istersen çekinme, yaz yorumunu. Ben de seni dinlerim.
Burada birlikte harika vakit geçireceğiz.
Kâh gülümseyeceğiz, kâh dertleneceğiz ama illâki kendimizden bir parça bulup, yalnız olmadığımızı göreceğiz.
Haydi başlayalım…
Güzellik Sırları Deyince
(‘Güzellik Sırları’ deyince, sadece hanımlara hitaben bir yazı olduğunu düşünme canım erkek gönüldaşım. Okumaya devam et…)
Bendeniz, (şarkıcı olan değil yani; ben! ツ ) makyaj yapmıyorum.
Daha daha önceki yaşlarımda da makyaj yapmak külfet gelirdi.
Gece uyumadan evvel temizlemek gerekiyor bir de tabii. İşte, vs. gerekmedikçe yapmazdım velhasıl.
Fakat aslında çok da zor bir şey değildi benim için makyaj çıkartmak. www.gratis.com
Çünkü zaten ‘makyaj’ dediğim; bir rimel (kirpiklere sürülen) bir de eyeliner (göze sürme gibi çekilen) idi.
Yüzüme asla bir şeyler sürmeyi sevmiyordum. Ki hala da sevmem.
Çünkü ‘güzellik’ deyince benim aklıma öncelikle görüntü gelmiyor.
Yüzün ‘altın oran’ olsa ne olur, kalbin tenekeden olduktan sonra?
Vücudun ‘sıfır beden’ olsa ne olur, beynin sıfırın altında donduktan sonra?
‘Boylu poslu, yakışıklı’ olsan ne olur, aklın kıt olduktan sonra?
Cildin berrak olsa ne olur, zihnin bulanık olduktan sonra?
Güzellik sen’sin. Erkek ya da kadın, ‘insan’ olarak güzelsen, fiziken de en güzeli en yakışıklısı sen olursun.
Bu demek değil ki makyaj yapmayalım, giyinip süslenmeyelim, bakımlar yapmayalım, takıp takıştırmayalım?!.
Tabii ki hepsini yapabiliriz. Ancak bunlar öncelik sıralamasında, başlarda yer almamalı.
Yoksa…
(Hazır mısın cancağızım, meşhur özlü söz geliyor; Yoksa… Herkesin hayatına kimse karışamaz! ツ)
Sonuçta ben de bir marifet sayarak söylemedim makyaj yapmadığımı; yapmadığım gibi anlamam da ‘ne nasıl yapılır?’
Ben de böyleyim işte, ne yapayım? Beni böyle sevin! Ha, canım ister yaparım, o ayrııı! ツ
Her şeyden önce “Bana ne senin makyaj anılarından?” diyebilirsin ya da şu soru gelebilir aklına; “Madem bilmiyorsun da bize ne anlatacaksın?”
İvit… Haklısın ki cancağızım. Lakin karşılıklı sohbet ediyoruz şurada, dur heyecanlanma!
Bir bilene danıştım akıllım. Tabii…
Çünkü biliyor gibi yapmanın gereği yok.
Bir şeyi bilmiyorsan da öğrenirsin, değil mi? Öğrendim ve anlatacağım.
Güzellik İçin Konu Makyaj Değil
Esas konu makyaj değil zaten.
Makyaj yapmasam da, bakım yapmayı ihmal etmemeye çalışıyorum.
Üşengeç ve tembel bir oblomov olarak zorlansam da, zamana ve yerçekimine meydan okumak zorundayım. Sen de unutma canım gönüldaşım, e mi?
Bunun için yapılması en önemli şey; su içmeyi ihmal etmemek.
İstediğin kadar pahalı ürünlerle bakım yap, cildini içeriden beslemediğin sürece hiçbir güzel sonuç alamazsın.
Artı, tahmin edersin ki yaş aldıkça su içmenin önemi katlanarak artıyor.
Çünkü çoğunlukla su içmek unutuluyor bir zaman sonra.
Bu yüzden varsa evceğizinde minnoş büyüklerin, sık sık su içmelerini hatırlatabilirsin ya da elceğizinle şifa niyetine verebilirsin şekerim.
Ve yahut sen yeterince büyüksündür sık su içme gerekliliği için, o zaman da kendine bir şekilde hatırlatırsın su zamanlarını. ツ
Saatini kurabilirsin veya bir uygulama kullanabilirsin.
Varsa torun tombalağa görev verebilirsin, sana hatırlatsın diye.
Özellikle yaşlılıkta oksijenden sonra en önemli yaşamsal ihtiyaç olan su; kişiye, yaşa, fiziksel aktiviteye, fizyolojik duruma ve sosyal yaşantıya göre değişiklik gösterir biliyorsun ki.
Vücut fonksiyonlarındaki değişiklikler, metabolizma hızının ve vücuttaki su oranının düşmesiyle günde iki litre su içilmesi ihtiyacını ortaya çıkartıyor.
Demans ve alzheimer hastaları daha çok unutabiliyor su içmeyi örneğin.
“Ama konumuzla ne ilgisi var bunun?” deme canım gönüldaşım. Olmaz mı?
Su Hayattır!
Su, vücudumuzun en temel ihtiyaçlarından biridir.
Hem organlarımız hem de cildimiz için en güzel bakımı yapar.
Bu konudaki önceki <strong>Su İle İlgili</strong> yazımızı da okumanızı öneririz.
Daha gençken, önemsememiş olabilirsin ancak artık kendine gelmenin vaktidir güzel gönüldaşım.
Güzel ve Sağlıklı Kalmak İçin
Özellikle “Su içmeyi unutuyorum ve çok da severek içemiyorum.” diyorsan, kendimden yola çıkarak bir tüyo verebilirim.
Ben de kolay içemiyorum suyu. Tadı cazip gelmiyor sık sık içmemi sağlayacak kadar. Arıtma çok işe yarıyor bu arada, not olarak geçeyim. Formüller üretiyorum suyu kendime sevdirmek için. ツ
Örneğin çok sevdiğim ‘sarı altın’ı ekliyorum suya.
Yani ‘limon’u! Limonlu suya bayılıyorum. 1 lt.lik cam şişem var. İçine dilimlediğim limonlardan atıyorum ya da suyunu ekliyorum. Limonata gibi içiyorum, oh mis.
Şekerle, tatlıyla aram yok. Limonun kendi şekeri zaten harika tat veriyor suya.
Zamanına göre portakal, mandalina dilimiyle de tüketiyorum.
Sevdiğin her meyve de olur zaten. Bazen taze nane süper olabiliyor.
Ha, bir de arada karanfil veya tarçın çubuğu da atabiliyorum.
Salatalık da konur hani detoks gibi olsun diye. Onun tadını sevmiyorum mesela.
Demek istediğim; kendi damak tadına göre bir şey illaki bulabilirsin suyuna katacak.
Bir gün ikram edecek olursan; suyumu limonlu, çayımı bergamotlu, kahvemi damla sakızlı, kapuçinomu en doğru kremalısından isterim canım gönüldaşım.
Tatlı ile aram yok lakin olacaksa yine en italyanından bir tiramisu’nu alırım. ツ
Kafamı karıştırma okuyucu, konu neydi?
Her şeyden önce, sabah uyandığımda bir şey yiyip içmeden, ilk olarak suyumu içerim.
Şişemi doldurur, evde nereye gidiyorsam yanımda gezdiririm.
Gerçi tek bir noktaya koysam da oluyor, sonuçta iki oda hepi topu.
Sen de kendi evinin durumuna göre ayarlarsın şekerim.
Bu arada biliyorsundur ama hatırlatayım ben yine de; yeterli su içip içmediğini, idrara çıkma sayınla ve idrarın rengiyle kontrol edebilirsin.
Uzmanlar; “Yetişkin bir birey günde 6 – 7 kere idrara çıkıyorsa ve idrar rengi açık sarı veya soluk sarı renkteyse yeterli su tüketimi vardır.” diyor.
Yeri gelmişken hatırlatmalarla devam edeyim;
Su İçme İsteğini Artıracak Öneriler
✔ Sabah uyandığında ve gece yatarken su içmeyi alışkanlık haline getirebilirsin.
Gece tuvalete kalkma ihtiyacı olmaması açısından, istemiyorsan o zaman içmeyebilirsin.
Ama ‘sağlığım önemli şekerim’ diyorsan içmelisin. İçersin, içersin… ツ
✔ Su, hayat’tır. Hayat gerçektir. Öyleyse suyun ne kadar da gerçek ve gerekli olduğunu anlatmaya gerek yoktur. Görüyorsunuz… Devreler yandı, biliyorum. İyi… O zaman dans… ツ
Çay, kahve gibi içecekler su yerine geçmez. Hatta idrarda artış yaparak, vücudun daha fazla sıvı kaybetmesine yol açar. ‘Bilim’ diyor şekerim.
Ama bitki çaylarından içebilirsin kararınca.
✔ Suyun tadını sevmiyorsan bencileyin, içine bir şeyler ilave edebilirsin. Az biraz yukarıda bahsetmiştim. Limon, taze nane, salatalık veya çubuk tarçın, vs. atarak lezzetlendirebilirsin.
✔ Su içmeyi hatırlatıcı notlar yazabilirsin veya saat kurabilirsin.
✔ İlaç kullanıyorsan, ilaç ile birlikte 1 bardak su içebilirsin. Yani öyle mahsuscuktan bir iki yudum alma, e mi?
✔ İçtiğimiz sularda ağır metaller olabiliyor maalesef. Bu yüzden arıtılmış su tüketmek iyi olabilir. Sağlıklı suyun arıtılmış ve iyi koşullarda saklanmış olması gerekiyor. En iyi saklama koşulu da, cam şişe ile oluyor biliyorsun?!.
✔ Günde yaklaşık 8-10 bardak su tüketmeyi unutma!
Evet, kişinin bünyesine, mevsimin yaz veya kış olmasına göre suyu tüketme oranı değişebilir. Ancak mümkün olabildiğince içmeye çalışırsan harika olur.
Sonuçta aynaya baktığında pırıl pırıl bir cilt ve sana teşekkür eden organlarının sağlıklı seslerini duyacaksın.
Uykunun Önemi
Suyun birinci derecede önem taşıdığını anladık sanırım.
Sonraki ve yine çok önemli bir adım da; iyi ve kaliteli uyku.
Bu da, en uygun zamanlarda uykuya yatmak ve uykunu bir güzel almış olarak kalkmak ile olur. Tabii.
Verimli uyku, saat 23.00 / 03.00 arası olanmış.
Yani saat 23.00’ü geçmeden yattığın takdirde, mis gibi şifalanarak uyanabilirsin.
Çünkü melatonin hormonu, akşam saatlerinde salgılanmaya başlayıp, gece 02.00-03.00 saatlerine kadar salgılanmaya devam ediyor.
Ki kendisi protein sentezi ve hücre çoğalmasını sağlayıp, uykuya dalmayı kolaylaştırıp, uyku ile uyanıklık arasında döngüyü ayarlıyor. Saat 00.00’da en yüksek seviyeye ulaşan bu hormonceğizin görevini layıkıyla yapması için, saat 23.00’de uykuya geçmiş olursan, pek bir sağlıklı olur şekerim.
Bu arkadaş uykuya dalmayı da kolaylaştırdığı için, onun işleyişini bozan bazı unsurları da bertaraf etmek lazım.
Örneğin; ışık, televizyon, telefon, aşırı ses, vs. gibi etkenleri uyku alanından uzak tutmak faydalı olur.
Yine kendimden bir örnek vereyim, belki birinizin işine yarar;
Karanlık oda sevmediğim için illaki gece lambası ya da loş bir ışık olur.
Ancak uyurken rahatsız olmamak için ‘göz bandı’ kullanırım.
Hem istediğim gibi ışıklı bir odadayım hem de yine istediğim sağlıklı uykuya dalabilirim.
Çok rahat. Bu arada göz bandını, gözündeyken rahat hissedeceğin bir kumaştan kendin de yapabilirsin cancağızım. İvit.
Sabahlara kadar oturduğumuz olmadı mı hiç? Elbette oldu.
Gençtik be! Yaptık bi’ cahillik! Ehe… Şaka… ツ
O, o zamanlardı ve vücudumuz müthiş bir makina olduğu için, durumu idare ediyordu. Olumsuzlukları absorbe edebiliyordu.
Fakat yaş aldıkça ve gerçekten akıllandıkça, bedenimize daha bir saygılı ve sevgili davranmamız gerektiğini öğrendik.
Özellikle saat 06.00’dan sonra kortizol ve adrenalin salgılanma oranı artıyormuş. Ki bu da, uyku yoğunluğu ve doyumunun gerçekleşmesine engel oluyormuş.
Bilmiyorduk ki anacım?!. (“İşimize gelmiyordu!” demiyor da… ツ)
Beslenmeden Olmaz!
‘Beslenme’ deyince akla… (Haydi sor, sor… Her an onun adı gelirrr… )
Ne yapayım, çok ciddi kalamıyorum ben! ツ
Beslenmenin iyisi kötüsü var tabii.
Gıda alarak, uyku alarak, müzik alarak, sevgi alarak en alâsından beslenebiliriz. Biz şu an gıdadan bahsedelim.
‘Sağlıklı beslenme’ dediğimizde aklımıza organik gıdalar geliyor öncelikle.
Ve bunları tüketme şeklimizle, zamanımız da mühim.
Ancak devir itibariyle her şeyin gerçekten orijinal olanını bulmakta ve maddiyat olarak almakta zorlanabiliyoruz.
Herkesin de bağı bahçesi, ‘Gıdak gıdak, yumurtam sıcak, inanmazsan al da bak!’ diyen tavukları yok.
E, ne yapacağız o zaman? Elde olan şartları iyileştirip, en doğru şekilde davranmaya çalışacağız.
Nasıl Beslenelim?
✔ Paketli çoğu ürün, fast foodlar, margarinler, abur cuburlar, gazlı içecekler zararlı diye hepimiz biliyoruz artık. O zaman bunları tüketmemeye çalışacağız.
✔ Maddi olarak karşılayabileceğimiz miktarda ‘doğal’ ürünler almaya çalışacağız.
✔ Ekmeği keseceğiz. (Dilimleyeceğiz yani… ツ )
“Ekmekle katık ediyoruz, ne yiyeceğiz Allahınsen?” diyorsun da cancağızım, en azından azaltabiliriz.
Ve beyazdan ziyade daha esmer olanlarla idare edebiliriz.
Ki beyazı esmeri yok artık maalesef, çünkü düzgün buğday yok.
Sadece ekmeği azalttığında ve yapabiliyorsan bıraktığında kendinden olan değişikliklere inanamayacaksın.
✔ Bol su içeceğiz. Lakin yemekle bir değil. Öncesinde ve sonrasında.
✔ Doğal ürün tüketmekle birlikte, doğanın sesini dinlemek de çok önemli.
Yine yeni yeniden kendimden örnek vereyim;
Sabah metabolizma saatime göre uyanıyorum ve ilk iş su içiyorum. Acıktığımda (!) kahvaltı ediyorum.
Az ve öz
Akşamüstü 16.00 / !8.00 arası ana öğünümü tek çeşit olarak yapıp yemiş oluyorum.
Yemeğime eşlik edecek bir şey yapmam gerekirse, genelde bu salata oluyor.
Sonrasında çay, kahve istersem içiyorum.
Atıştırmalık tüketmemeye çalışıyorum.
Yani bir buçuk öğün yemiş oluyorum gün içinde.
Öyle alıştığım için, gayet yeterli geliyor. (Az yemek, uzun süreli açlık; çok yemek ve henüz tam acıkmadan tekrar yemek çok yorucu ve yıpratıcı aslında.
Bilemiyorum, ben böyle düşünüyorum ve böyle uyguluyorum. Sen de bi’ düşün bakalım şekerim.)
Hep hareketliyim. Yazdığım, yemek yediğim ya da biri varsa sohbet için geçen zamanlar hariç hiç oturmuyorum uzun sürelerde.
Saat 23.00 gibi yatıyorum.
Eşim de yaklaşık aynı şekilde yaşadığı için günü, zorlanmıyoruz.
Çünkü yanınızdaki yörenizdeki insanların tutumu, desteği önemli.
Sonuçta gördüğünüz üzere doğayı ve vücudumun sesini dinleyip, midemi de zihnimi de ferah tutmaya çalışıyorum.
Yapıyorum ki tavsiye ediyorum şekerim… Bu bana uygun bir beslenme şekli tabii ama sen de istersen bir dene derim canım gönüldaşım. Belki iyi gelecek?!.
Çünkü sonuçta ekstra bir şey yapmıyorsun.
Sadece neyi, ne zaman, ne ile birlikte yediğine içtiğine dikkat ediyorsun. Ve mideni doldurmadan, yormadan yapıyorsun. Bu kadar!
Bunları ya da benzeri sağlıklı beslenme şeklini alışkanlık haline getir ve bir daha bak aynaya. Kendine ve cildine tekrar bir bak! İnanamayacaksın!
Stres Senin Düşmanın!
“Böyle güllük gülistanlık, allı güllü, şenli şakraklı, bol kahkahalı bir hayat mümkün mü ki, stresten uzak durmayı salık veriyorsun?” diyeceksin, biliyorum. Dedin, dedin…
Ama üzülme. Mümkün tabii. Hayat şartları, insanlar ve diğer her faktör aynı kalabilir ancak sen değişmek zorundasın.
Hiçbir şeyi ve hiç kimseyi değiştiremiyor olabilirsin. Fakat sen değişebilirsin.
Fakat ‘Nasıl yapacağım?’ diyorsan, bilemiyorsan, yine üzülme.
Yardım alabileceğin birçok kanal var. Doğru yerleri, doğru rehberleri takip edersen de, okuyarak veya izleyerek de çok şey öğrenebilirsin.
Veya yardım talep edebilirsin.
Artık bu da para kazanmak için acayip bir sektör haline geldiyse de, gerçekten insanlara yardım etmek için çırpınanlar da var. Doğru kişileri bulabilirsin.
Biliyorum zor olduğunu. “Söylemesi kolay tabii” diye geçiriyorsan içinden güzel gönüldaşım; söylüyorum ama uyguluyorum da.
Biliyoruz da söylüyoruz akıllım. ツ
Bedenindeki ve ruhundaki her hastalığın baş sebebi sinir strestir. Uyku düzensizliği ve kötü beslenme de onlara eşlik eder.
✔ Daha az düşünüp tasalan.
✔ Daha az ‘evet’ de.
✔ Daha az ye, iç.
✔ Daha az eşya al.
✔ Daha az ve öz insan tanı.
✔ Daha çok gülümse.
✔ Daha çok ‘hayır’ de.
✔ Daha çok su iç.
✔ Daha çok kitap al.
✔ Daha çok uyu ve dinlen.
Sonuç:
Bak, buraya kadar daha makyajın m’sinden bahsetmedik; alıp bir kremceğiz sürmedik.
Ama ne yaptık?
Bol su içtik, kaliteli uyuduk, sağlıklı beslendik, elimizi yüzümüzü temiz tuttuk, elimizi sürekli suratımıza götürmedik, daha çok gülümsedik, daha az haber aldık, dizi mizi izlemedik, daha az kafaya taktık, biraz oluruna bıraktık, acık gamsız olduk, herkesi ve her şeyi olduğu üzere kabul ettik…
Al sana mis gibi bir cilt… Tıkır tıkır işleyip, teşekkür eden organlar… Berrak bir zihin…
Sonuçta en çok ne yapmışız, fark ettin mi cancağızım?
Stresten uzak kalmaya çalışmışız! Hah… Ona göre!
Makyaj Tüyosu Vermeyeceğim. ツ
Üşenmedim, dermatolog ve güzellik uzmanı dostuma sordum, soruşturdum. Lakin hepsinden önemlisinin, insanın kendisini sevmesi ve sayması olduğuna karar verdim.
Sen kendine değer verir de, hem cildini hem zihnini temiz tutarsan, ‘güzel’ olmaman imkansız.
Son olarak da aklıma geliveren birkaç detayı verip, müsaadenizi rica edeyim. Daha gidip bakım yapacağım çünkü. Tabii…
Aynanın karşısına geçeceğim; kendime ne kadar güzel, değerli ve sağlıklı olduğumu söyleyeceğim.
‘Bıttım sabunu’ ile yüzümü yıkayıp, kahve telvesi+minnak zeytinyağı ile peeling yapıp, üzüm çekirdeği yağı’mı süreceğim.
Kendi yaptığım diş macunumla dişlerimi fırçalayacağım. (Hindistan cevizi+zerdeçal+ingiliz karbonatı+nane yağı)
Sonra da bergamotlumu ve kitabımı alıp, keyif yapacağım. Belki üzerine bir de film izlerim.
Ölümsüz ruhlarımızın huzurla dolması temennisiyle…
Doğala özdeş aromalı, katkısız, saf, temiz, berrak zihinli, huzurlu ve sağlıklı günler dilerim güzel gönüldaş.