93 Harbi yıldönümü olan 3 Mart’ da tekrar o gün yaşananları kısaca hatırlayalım mı?
93 Harbi ya da 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı Osmanlı padişahı II. Abdülhamit ve Rus çarı II. Alexander döneminde yapılmış olan bir Osmanlı-Rus Savaşı’dır.
Her şeyden önce Rus İmparatorluğu 18. yüzyılda güçlenmiş ve zamanla kendisini Ortodoks dünyasının lideri ve koruyucusu olarak görmeye başlamıştır.
Bu nedenle de Osmanlı Devleti’nin Balkanlarda yaşayan ve çoğunluğu Ortodoks olan Hıristiyan vatandaşlarının haklarını korumak bahanesiyle İstanbul’daki elçileri vasıtasıyla Osmanlı hükümetinden çeşitli taleplerde bulunmaya başlamışlardır.
Ayrıca, 1853 yılında, Rusya’nın Kudüs topraklarındaki İsa’nın doğduğu kilisenin anahtar hakimiyetinin Ortodokslara verilmesi talebi ile Kırım Savaşı’na girişmiştir.
Ancak 1858 yılında da Osmanlı yönetimindeki Lübnan topraklarında Hıristiyanlarla ilgili bir sorun yaşanmıştır.
Ama bu arada da Fransızların desteklediği Maruniler ile İngilizlerin desteklediği Dürziler çatışmaya başlamışlardır..
Ancak 1861 yılında tahta çıkan sultan Abdülaziz’in döneminde de Osmanlı Devleti ile Hıristiyan halkları arasındaki huzursuzluklar devam etmekteydi.
Abdülaziz’in saltanatının ilk yılında Sırbistan topraklarında ayaklanmalar başlamıştır.
Ayrıca kendilerini geniş anlamdaki Slav milletinin bir parçası olarak kabul eden Sırp halkı özerklik talebiyle ayaklanarak çeteler kurmuşlardır.
Konu ile ilgili bir kitap okumak isterseniz de https://www.kitapyurdu.com web sitesinden inceleyebilirsiniz.
Diğer Yerler
Bir diğer yerde, 1866 yılında da Girit adasında ayaklanmalar patlak vermiştir.
Ancak bağımsızlığını 1832 yılında kazanmış olan Yunanistan Krallığı, Girit’i de Yunan yönetiminde görmek istemekteydi.
Bu doğrultuda da 1866 yılında, Yunanistan’ın kışkırtmalarıyla Girit adasında yaşayan Rum halkı Osmanlı yönetimine isyan etmişlerdir.
Benzer şekilde,19. yüzyılın ortalarında Avrupa birçok savaşa sahne olmuştur.
1866 yılında bir Prusya-Avusturya Savaşı patlak vermiştir.
Sonuçta 7 hafta süren savaşı Prusya ve müttefikleri kazanmıştır.
Böylece diğer Alman eyaletlerinde Prusya egemenliği baş göstermiştir.
1870 yılında başlayan Fransa-Prusya Savaşı ise 1 yıl sürmüş ve Prusya zaferiyle sonuçlanmıştır.
Böylece Alman kökenli eyaletler birleşerek Alman İmparatorluğu’nu kurmuşlardır.
Bundan sonrada Almanya sürekli güçlenmiştir.
Avrupa’nın söz sahibi ülkelerinden biri haline gelmiştir.
Fransa ise ağır bir darbe almıştır.
Bu olaydan sonrada ekonomik açıdan önemli birçok topraklarını kaybetmiştir ve III. Cumhuriyet kurulmuştur.
Diğer bir konudaki Fransız Devrimi ve Değişim yazımızı da okumanızı öneririm.
1866 yılındaki yenilgi sonrası Avusturya İmparatorluğu, prestijini kaybetmiştir.
Sonuçta da Macaristan ile birleşerek Avusturya-Macaristan İmparatorluğunu kurmuştur. Diğer Avrupa’daki eyaletlere bölünmüş ülkelerin yönetimleri de birleşik bir yönetim biçimine geçimiştir.
Osmanlı Topraklarında Huzursuzluk
Her şeyden önce Osmanlı hazinesi, Sultan Abdülmecit’in döneminden beri yapılan aşırı harcamalar sonucu Avrupa’ya karşı ağır bir şekilde borçlanmıştır .
Ama bu borçları ödeyebilmek için Balkanlardaki vergileri yükseltmiştir.
Bu ağır vergiler Balkan halkları arasında hoşnutsuzluk yaratmıştır.
Ayrıca Kafkaslar’ dan Ruslar tarafından Çerkez Sürgünü sonucu göçe zorlanan Çerkez ve Abhaz gibi Müslüman gruplar Balkanlar’da yerleştirilmişlerdir.
Ama bu göçmenlerle Balkanlar’ın yerlisi olan Hıristiyanlar arasında büyük bir düşmanlık ortaya çıkmıştır.
Takip eden dönem, Nisan 1876 yılında da ortaya çıkan isyanlar da başıbozuklar tarafından bastırılmıştır.
Fakat isyanların bastırılması sırasında ölen Bulgarlar için Avrupa’da büyük bir sempati oluşmuştur.
İsyanlar sırasında ölen Müslümanların sayısını hiçe sayan Avrupa basını, Osmanlı Devleti’ne karşı çok olumsuz bir kamuoyu oluşturmuştur.
Ayrıca, Bulgar isyanlarından kısa bir süre sonra, Sırplar da topyekûn savaşa girmişlerdir.
30 Haziran 1876 tarihinde Sırbistan, Osmanlı Devleti’ne savaş ilan etmiştir.
Fakat Temmuz ayına gelindiğinde, Bulgarları savunan Avrupa kamuoyu, Sırpları da savunmaya başlamıştır.
Rus çarı II. Alexander ve prens Aleksandır Mihayloviç Gorçakov, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu imparatoru Franz Joseph ile 8 Temmuz 1876 tarihinde bir görüşme yaparak Avusturya’ ya, Osmanlı Devleti’ne karşı bir ittifak teklifinde bulunmuştur.
93 Harbi ve Ayastefanos Antlaşması
Her şeyden önce 93 harbi; Rumi takvime göre 1293 yılına denk geldiğinden Osmanlı tarihinde 93 Harbi olarak bilinmektedir.
Hem Osmanlı Devleti’nin batı sınırındaki Tuna Cephesi’nde, hem de doğu sınırındaki Kafkas Cephesi’nde savaşılmıştır.
Ancak savaşa hazırlıksız yakalanan Osmanlı Devleti, çok ağır bir yenilgi almıştır.
Savaşın başlıca sebepleri;
Osmanlı Devleti’nde yaşanan azınlık isyanları, Rusya ve Batı Avrupa ülkelerinde, Osmanlı Devleti’nde yaşayan Hıristiyanların insan haklarının çiğnendiği konusunda oluşan tek taraflı kamuoyu,
Rusya’nın Balkanlardaki genişleme siyaseti,
Romanya ve Bulgaristan’ın bağımsızlık istekleri ve Panslavizm akımıdır.
Avrupa’nın büyük güçleri savaşı önlemek için İstanbul’da Tersane Konferansı’nı toplamışlardır.
Ancak Osmanlı Devleti’ne yaptıkları taleplerin reddedilmesi üzerine savaş patlak vermiştir.
Yaklaşık 1 yıl süren savaşta Osmanlı orduları, savunma savaşı yapmıştır.
Batılı devletler ise tarafsız kalarak, savaşı bitirmek için ara buluculuk yapmışlardır.
Özellikle Balkanlarda bu olaylar neticesinde etnik temizlikler yaşanmış ve yer yer kıyımlar görülmüştür.
Sonunda batıdaki Osmanlı savunma hatlarını kıran Rus ordularının önü açılmıştır.
Fakat dirençle karşılaşmadan İstanbul’un eşiğine (Yeşilköy) kadar ilerleyerek Osmanlı Devleti’nin varlığını tehdit etmiştir.
Bunun sonucunda Osmanlı Devleti Ayastefanos Antlaşmasını imzalamak zorunda kalmıştır.
Ancak Batı Avrupa ülkelerinin bu antlaşmanın koşullarından hoşnut kalmamaları sonucu bu antlaşma geçerliliğini yitirmiştir.
Fakat yeniden imzalanan Berlin Antlaşması ile Osmanlı Devleti çok fazla toprak kaybetmiştir.
Ayrıca, Balkanlardaki nüfuzunu büyük ölçüde yitirmiştir.
Balkanlar’da ve Kafkasya’da sayıları 1 milyonu aşkın Osmanlı vatandaşı mülteci konumuna düşmüştür.
Savaş süresince ve savaştan sonra Anadolu’ya dev göç dalgaları yaşanmıştır.
Ayrıca Batum’ da yaşayan Müslüman Lazlar ve Gürcüler Osmanlı topraklarına göç etmek zorunda kalmışlardır. Konu hakkında https://tr.wikipedia.org web sitesinden okuyabilirsiniz