Yaz okumaları yapabilmek için diğer zamanlardan farklı kitaplar seçer misiniz?
Ben özellikle bu dönemde daha rahat okuyabileceğim kitapları seçmeyi tercih edenlerdenim.
Çünkü yaz okumaları için de diğer aylardan farklı bir havada olanlardanım.
Ama nasıl derseniz de daha bir tembellik yapma havamdayımdır.
Sakın bunu yaşınıza bağlamayın derim.
Her şeyin biraz daha bir yavaş olmasında hiç de sakıncası olduğunu sanmıyorum.
Koşuşturarak geçen bunca zamandan sonra biraz yavaş yaşamak hepimizin kendimize tanıması gereken bir hak olsa gerek.
Gelelim yaz okumaları konumuza;
Öncelikle bu 3 ay boyunca şu kitapları okumak için seçtim.
Şayet diğer kitap önerilerimize de göz atmak isterseniz Kütüphane Haftasında Yeni Kitap Önerilerimiz Son Seçtiğim Kitaplar yazılarımızı da okumanızı öneririz.
Yaz Okumaları kitaplarından İlki Beni Gözünüzde Büyütmeyin
Gülse Birsel imzalı bu kitap hem eğlendiren hem de üzerinde düşündüren bir kitap.
Mutsuz olmak için milyonlarca sebep bulabilirsiniz:
Ekonomi, ülkenin hali, küresel ısınma, gelecek kaygısı, iyi dönerin artık çok zor bulunması…
Ama gülmek için çok sağlam bir sebep var.
Çünkü hayattayız. Ve arabesk rap’çiler öyle düşünmese de hayat güzel ve yaşamaya değer!
Ama bu elinizdeki kitap belki de sizin küçük çaplı ve hesaplı terapiniz.
Kaybettiğinizi düşündüğünüz, oysa kanepe minderinin arasına kaymış neşeniz.
Aklıma gelenlere kendi kendime güleceğime, dedim anlatayım da hep beraber gülelim. O zaman anlatıyorum… https://www.dr.com.tr
Kanatların Var Ruhunda
Bu kitap da Nil Karaibrahimgil imzalıdır.
Özellikle her kitabını heyecanla ve bir çırpıda okumuşumdur.
Bundan önceki İyi Gelen Yazılar ve Nil’in Kelebeklerini de Yaz Okumaları listenize almanızı öneririz.
Kaygılar, korkular, kuruntular hep k’yla başlar
ardından yürür ve sürekli sana bir şey fısıldarlar
nereye gitsen fare gibi peşindedirler ve yoktur susacakları
anneni ararsın içinde, saçını okşasın, ben buradayım desin
telaşla çarpan kalbinde, el yordamıyla bir sükûnet ararsın
lokomotifleri vardır trenlerin ritmi şaşmaz, hayat kırmızıda durmaz
aaa! diye bağırırsın bazen, duyanın da olmaz çoğu zaman
rock’n roll günlerini özlersin, hiçbir şey sana çarpamıyordu
ısıtmaya ihtiyacın var içini, ellerin hep soğuk, tenin hep soluk
niyet etmen yeter derler ama niyetini de hatırlamazsın
var olmanın yok olmakla yakınlığına şaşarsın bazı günler
Ancak aşk istersin, meşk istersin, güç ve neşe ve biraz da boş vermişlik
rollerin arasından en sıkıcısını oynamaya karar vermişsindir
rahat edemediğin odalarda, rahatça söylemediğin repliklerle
uzun düşünmeye de vaktin olmaz, bir akşamüstüne yayılamazsın
hayat dediğin, hep kronometresi elinde, hep tepende…
uyanma zamanın geldi demektir tüm bunlar oluyorsa!
nasıl fark etmedin sırtındaki kocaman kollara benzer uzantıları?
düşmeyeceksin, karanlıklarda yanıp, boşluklarda uçacaksın…
anladığında: … kanatların var ruhunda!
Bir Sonraki Yaz Okumaları İçin Önerimiz
Saklı Yürek
Her şeyden önce Ferzan Özpetek tarafından İtalyanca olarak yazılan ve dilimize çevrilen bu kitapta oldukça heyecanlı bir romandır.
İnsan yüreğini nereye saklar?
Ama Roma’nın merkezinde, anılarla dolu görkemli bir ev, yıllarca kilitli kalmış bir oda, şaşırtıcı bir tablo koleksiyonu, aniden kesilen tutkulu bir aşk…
Ama Saklı Yürek, farklı zaman ve mekânlarda yaşayan, her engeli aşarak birbirleriyle konuşmaktan vazgeçmeyen iki kadının ve onları buluşturan büyük sırrın hikâyesi.
Usta yönetmen Ferzan Özpetek bir kez daha hayal gücünü serbest bırakıyor ve çok satan romanı Bir Nefes Gibi’de olduğu gibi kadın kalbini büyük bir duyarlılıkla ele alıyor.
4 Gün 3 Gece
Ayşe Kulin imzalı bu kitap da daha öncekiler gibi bir solukta okuyacaksınız.
Kitabın konusu ise;
“Gece ertesi sabaha kavuştuğunda Türkiye Cumhuriyeti’nde yeni bir dönem başlamıştı.”
27 Mayıs 1960. Ülkedeki tüm vatandaşlar askerî darbe haberiyle uyanıyor sabaha. Sokaklarda tanklar, radyodan yükselen bültenler, düşmeyen telefonlar, ulaşılamayan dostlar…
Usta romancı Ayşe Kulin, tek mekânda kurguladığı ve dört gün üç gecelik bir zaman dilimini kapsayan romanında,
1960 darbesini, okurunu sıradan görünen ama içinde hiç de sıradan olaylar yaşanmayan bir apartman dairesine konuk ederek anlatıyor.
Her ayrıntısı incelikle işlenmiş Dört Gün Üç Gece,
Türkiye Cumhuriyeti tarihinin unutulmaz hadiselerinden birine farklı bir yöntemle, aşkla, ayna tutuyor.
Yaz Okumaları İçin Önerilenler Listesinin Başındakiler
Gece Yarısı Kütüphanesi
42 Dile Çevrilen Uluslararası Çoksatan
2020 Goodreads Yılın En İyi Romanı
“Yaşamla ölüm arasında bir kütüphane var,” dedi. “Bu kütüphanedeki raflar sonsuza kadar gider.
Her kitap yaşamış olabileceğin başka bir hayatı yaşama şansını sunar sana.
Ancak farklı seçimler yapmış olsan, şu an nasıl bir hayatın olacağını görürsün…
Pişmanlıklarını telafi etme şansın olsaydı, bazı konularda farklı davranır mıydın?”
Nora Seed berbat halde. Kedisi öldü.
Ayrıca işinden kovuldu ve Abisi onunla konuşmuyor.
Fakat kimsenin ona ihtiyacı yok.
Art arda alınmış kötü kararların sonucunda bir kütüphanede buluyor kendini.
Ayrıca zamanın hiç akmadığı bir gece yarısı kütüphanesinde, sonsuz sayıda kitabın ortasında… Kitapların her birinde Nora’nın farklı bir hayatı yazılı.
Başka kararlar verseydi yaşamış olabileceği hayatlar.
Ancak farklı kariyerler, farklı eşler, farklı arkadaşlar, farklı şehirler arasında gidip gelen Nora’nın aklı sorularla doluyor.
Mutluluk sadece önemli sandığımız seçimlerde mi gizli?
Yanlış giden her detayın sorumlusu gerçekten biz miyiz?
Hayatı yaşanılır kılan ne?
Yanlış bir karar insanın tüm hayatına mal olabilir mi?
Her şeyden önce İngiliz edebiyatının önemli isimlerinden Matt Haig; Nora’nın pişmanlıklara, ihtimallere ve yeniden seçme imkânına dair çıktığı bu yolculukta, ona eşlik edecek okurlara sürükleyici ve insanın en temel sorunlarını konu alan bir kurgu sunuyor.
Ama “Değişmesini istediğimiz bir dünyada hep birlikte sıkışıp kalmışken, tam zamanında yazılmış bir modern çağ masalı, günümüzün Şahane Hayat’ı.”
Jodi Picoult
Fakat bu kitapta yaşamı değiştirme gücünü kutlamakla birlikte, içtenlikle ve mizahla yazılmıştır.
Baştan çıkarıcı bir roman
Sunday Times
“Matt Haig sözcükleri konserve açacağı gibi kullanıyor. Konserve de biziz.”
Jeanette Winterson
Gıdaların Beynimiz Üzerindeki Etkisi
Her gün kızartma yiyorsanız haftada bire indirin.
Haftada bir yiyorsanız ayda bire indirmeye çalışın.
Hiç kızartma yemiyorsanız zaten mutluluğa doğru yol alıyorsunuz demektir!
Ayrıca Harvardlı psikiyatrist Uma Naidoo üniversitede okurken, derslerin yoğunluğundan ve stresinden uzaklaşmak için yemek yapmaya başladı.
Sonuçta Psikoloji eğitimiyle birlikte de mutfak sanatları onun vazgeçilmez bir parçası haline geldi
Fakat beslenme uzmanı da olmasının ardından, kendisine gelen kaygı bozukluğu, depresyon ve travma sonrası stres bozukluğu yaşayan;
obsesif kompulsif bozukluktan mustarip ve diğer psikolojik rahatsızlıklarla mücadele eden pek çok danışanının beslenme rejimlerini düzenleyerek onlara yardım etti.
Gıdaların Beyniniz Üzerindeki Etkisi’nde Uma Naidoo, sağlıklı yiyecekler tüketmenin, nitelikli ve
lezzetli yemekler yapmanın psikolojik rahatsızlıklarla mücadele etmedeki önemi üzerinde duruyor. Ama kaygı hastaları hangi gıdalardan kaçınmalıyız?
Ancak Depresyondan kurtulmak için neler tüketilmeli?
Ayrıca dikkat eksikliği ve hiperaktiviteyi azaltmak için neler yapmalıyız?
Şekerli içecekler, kızartmalar, fastfood tarzı beslenme tüm bu hastalıkları nasıl etkiliyor?
Uma Naidoo birbirinden güzel yemek tarifleriyle sağlığa giden yolun kapısını bu kitapta aralıyor.
Yaklaşan Dalga
Büyüleyici, harika yazılmış, çok önemli bir kitap.—Yuval Noah Harari
Mutlaka okumalısınız.—Daniel Kahneman
Eşi görülmemiş zamanlar için mükemmel bir rehber.—Bill Gates
İnsanlık tarihinde önemli bir eşiğe yaklaşıyoruz.
Her şey değişmek üzere.
Yakında etrafımızda yapay zekâlar olacak.
DNA yazıcılarının ve kuantum bilgisayarlarının, laboratuvar patojenlerinin ve otonom silahların, robot asistanların ve enerji bolluğu dünyasında yaşayacaksınız.
Böyle bir dünyaya hazır değiliz.
Google bünyesindeki yapay zekâ şirketi Deepmind’ın kurucularından olan Mustafa Suleyman bu devrimin merkezindeydi.
Önümüzdeki yıllara bu güçlü ve hızla yayılan yeni teknolojiler dalgası damgasını vuracak.
Yaklaşan Dalga’da Suleyman bu teknoloji dalgasının büyük bir bolluk yaratacağını ama öbür yandan da küresel düzenin temeli olan ulus devleti nasıl tehdit edeceğini anlatıyor.
Kırılgan devletlerimiz bir felakete sürüklenirken, varoluşsal bir ikilemin içindeyiz:
Bir yanda hayal bile edemeyeceğimiz felaketler, öbür yanda da her saniye gözetim ve baskı altında yaşamak.
Yapay zekâ teknolojisinin merkezinden çıkan bu çığır açıcı kitap, çağımızın en büyük problemi olan güçlü teknolojileri kontrol edebilmeyi, “dizginleme problemini” inceliyor.