Her şeyden önce Nevruz veya Bahar Bayramı; Anadolu ve Orta Asya kültürlerinde baharın gelişini müjdelemektedir.
Nevruz Bayramı Türkiye’de 20 Mart’ta kutlanmaktadır.
Bu konuya benzer İlkbahar ve Ülkemizde Düzenlenen Festivaller yazımızı da okumanızı öneririm.
Ancak bazı topluluklar bu bayramı 21 Mart’ta kutlarken, diğerleri Kuzey yarım kürede
İlkbaharın başlamasını temsilen, 22 veya 23 Mart’ta kutlamaktadırlar.
Nevruz; Bolluk ve bereket günlerinin karşılandığı, insan ve tabiat arasındaki ilişkinin pekiştirildiği gün olarak ifade edilmektedir.
Ama Nevruz Bayramı ülkemizin girişimleriyle 2010 yılında UNESCO tarafından
insanlığın somut olmayan kültürel mirası temsili listesine kaydedilmiştir.
Yazılı olarak ilk kez 2. yüzyılda Pers kaynaklarında adı geçen Nevruz,
İran ve Bahai takvimlerine göre yılın ilk gününü temsil etmektedir.
Ancak bundan çok daha öncesindeki, yaklaşık MÖ 648 ve 330 yılları arasında Pers İmparatorluğu altında yaşayan değişik milletlerin
Pers şahına Nevruz gününde hediyeler getirdiğine dair bilgiler mevcuttur.
Günümüz İran’ında, her ne kadar İslami bir kökeni olmasa da bir şenlik olarak kutlanıyor.
Kürtlerde, Kürt ve İran mitolojisindeki Demirci Kawa Efsanesi’ne dayandığına inanılmaktadır.
Anadolu ve Orta Asya Türk halklarında da Göktürklerin Ergenekon’dan çıkışı anlamıyla ve baharın gelişi olarak kutlanmaktadır.
Her şeyden önce kelimenin aslı eski Farsçadan gelmektedir.
Anlamı “yeni gün veya günışığı” dır.
Ama günümüzün Farsçasında hala aynı anlamda kullanılmaktadır.
Nevruz diğer Türk devlet ve topluluklarında da kutlanılmaktadır.
Bu ülkelerden biri olan Azerbaycan’da Novruz,
Kazakistan’da Nawrız meyramı,
Kırgızistan’da Nooruz,
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde Mart dokuzu,
Kırım Türklerinde Navrez,
Batı Trakya Türkleri’nde Mevris adları ile anılmaktadır.
İran’da Nevruz en önemli bayramlarıdır.
Fakat İran güneş takvimine göre ilk ay olan Farvardin’ in ilk günü olan bugün, İran’da 5 günlük resmî tatil olarak kutlanmaktadır.
Bugünün habercisi olan Hacı Firuz Hıristiyanlıktaki Noel Baba’ya benzer şekilde, bu tarihler arasında çocuklara hediyeler dağıtılmaktadır.
Nevruz ve Demirci Kawa Efsanesi
Her şeyden önce günümüzden 2500 yıl öncesinde Zuhak adında Asurlu çok ama çok zalim bir kralın altında yaşayan Kawa adında bir demirci vardı.
Ancak bu kral tam bir canavardı ve efsaneye göre her iki omuzun da da birer yılan bulunmaktaydı.
Her yıl bu iki yılanı beslemek için Kürtlerden iki genci sarayına kurban olarak getirtip aşçılarına bu iki çocuğu öldürtüp beyinlerini yılanlarına yemek olarak verdiriyordu.
Aynı zamanda bu canavar kral ilkbaharın gelmesini de bu şekilde engelliyordu.
En sonunda bu zulümden bıkan ve bir şeyler yapmak isteyen Armayel ve Garmayel adlı iki kişi kralın sarayına mutfağa aşçı olarak girmeyi başarırlar.
Ayrıca, Kralın yılanlarını beslemek için beyinleri alınarak öldürülen çocuklardan sadece birini öldürüp diğerinin gizlice saraydan kaçmasına yardımcı olmaktadırlar.
Böylece ellerindeki bir insan beyni ile kestikleri bir koyunun beynini karıştırarak yılanlara vererek her yıl bir çocuğun kurtulmasını sağlamış olmaktadırlar.
İşte bu kaçan kişilerin Kürtlerin ataları olduğuna inanılmaktadır.
Sonrasında da bu kaçan çocuklar Kawa adlı demirci tarafından gizlice eğitilerek bir ordu haline getirilmişlerdir.
Böylece Kawa’ nın liderliğindeki bu ordu 20 Mart günü zalim kralın sarayına yürüyüşe geçerler.
Fakat Kawa kralı, çekiç darbeleri ile öldürmeyi başarır.
Kawa etraftaki tüm tepelerde ateşler yakar ve yanındakilerle birlikte bu zaferi kutlarlar. Böylece Kürt halkı zalim kraldan kurtulmuş olur ve ertesi gün ilkbahar gelmiş olur.
Türklerde Bahar Bayramı ve Ergenekon Destanı
Selçuklu ve Osmanlı’da millî bayram olarak kutlanmaktaydı.
Özellikle de Nevruziye adlı şiirlere ve şenliklerle ziyafet verilerek kutlanmaktaydı.
Ayrıca, özel olarak hazırlanan Nevruziye adlı macun Osmanlı döneminden kalan bir kültür olarak, bu gün hala Manisa’da ‘’ 21 Mart’ta Mesir macunu şenlikleri ’’ olarak kutlanmaktadır.
Ergenekon Destanına göre ise;
Fakat Moğol ilinde Oğuz Han soyundan İl Han’ın hükümdarlığı sırasında Tatarların hükümdarı Sevinç Han, Moğol ülkesine savaş açmıştır.
İl Han’ın idaresindeki orduyu Kırgızlar ve diğer boylardan da yardım alarak yenmiştir.
Ancak İl Han’ın ülkesindeki herkesi öldürürler.
Yalnız İl Han’ın küçük oğlu Kıyan, eşi Nüküz ve yeğeni ile kaçıp kurtulmayı başarmışlardır. Düşmanın, onları bulamayacağı bir yere gitmeye karar verirler.
Yabani koyunların yürüdüğü bir yolu izleyerek yüksek bir dağda dar bir geçide varırlar.
Sonra bu geçitten geçerek içinde akarsular, pınarlar, çeşitli bitkiler, çayırlar, meyve ağaçları, çeşitli avların bulunduğu bir yere gelince Tanrı’ya şükrederler ve burada kalmaya karar verdiler.
Bu yere “maden yeri” anlamında “Ergene Kon” adını verirler.
Dört yüzyıl sonra kendileri ve sürüleri o kadar çoğaldılar ki, Ergenekon’a sığamazlar.
Fakat bu zaman içerisinde atalarının buraya geldiği geçidin yeri unutulmuştur.
Ergenekon’un çevresindeki dağlarda geçit ararar.
Sonunda bir demirci, dağın demir kısmı eritilirse yol açılabileceğini söyler.
Demirin bulunduğu yere bir sıra odun, bir sıra kömür dizerler ve ateşi yakarlar.
Yetmiş yere koydukları yetmiş körükle hep birden körüklerler.
Sonuçta Demir erir, yüklü bir deve geçecek kadar yer açılır.
İl Han’ın soyundan gelen Türkler yeniden güçlenmiş olarak eski yurtlarına dönerler ve atalarının intikamını alırlar.
Ancak Ergenekon’dan çıktıkları bu günü, 21 Mart’ta her yıl bayram olarak kutlarlar.
Bu bayramda bir demir parçasını kızdırdılar, demir kıpkırmızı olunca önce Hakan,
daha sonra beyler demiri örsün üstüne koyarak döverler.
Bu nedenle de onlar için bugün hem özgürlük hem de bahar bayramıdır.
Kaynak: https://tr.wikipedia.org 18.03.2022