Nazım Hikmet Ran ya da Türkiye’den ayrıldıktan sonraki soyadı ile Nazım Hikmet Borzecki, Türk şair ve yazardır.
14 Ocak 1902 de zamanın Osmanlı topraklarındaki Selanik şehrinde doğmuştur.
Şiirleri elliden fazla dile çevrilmiş ve eserleri birçok ödül almıştır. https://www.kitapyurdu.com/
Konu hakkında Ünlü Şairimizin Hayatı yazımızı da okumanızı öneririm.
Türkiye’de serbest nazımın ilk uygulayıcısı ve çağdaş Türk şiirinin en önemli isimlerindendir.
Komünist siyasi düşünceleri yüzünden defalarca tutuklanmış ve yaşamının büyük bölümünü hapiste ya da sürgünde geçirmiş;
Türkiye’de 11 ayrı davadan yargılanarak İstanbul, Ankara, Çankırı ve Bursa cezaevlerinde 12 yılı aşkın süre hapis yatmıştır.
1951 yılında Türkiye’den ayrılması sonrasında Türkiye Cumhuriyet vatandaşlığından çıkarılmıştır.
Ancak, 1963 yılında Moskova’da kalp krizi sonucu ölmüştür.
Fakat 5 Ocak 2009 tarihinde vatandaşlıktan çıkarılma karar iptal edilmiş olsa da mezarı halen Moskova’ dadır.
Nazım Hikmet hakkında şiirleri, özel yaşamı gibi konularda daha detaylı okumak için de https://tr.wikipedia.org web sitesini ziyaret etmenizi önerebilirim.
Nazım Hikmet ve Deniz Kızı Eftalya Hikayesi
Her şeyden önce Deniz Kızı Eftalya Hanım, 1891-1939 arasında yaşamış bir şarkıcı, bir kanto sanatçısıdır.
Eftalya Hanım, Atatürk’ün huzurunda da şarkılarını söylemiş, büyük beğeni toplamıştır.
Nazım Hikmet ile Atatürk arasında yaşandığı söylenen olayda adının sıkça anılması da bu yüzdendir.
Fakat Aziz Nesin, 3 Haziran 1963’te kaleme alındığı düşünülen mektubunda Nazım Hikmet’in oğlu Memet Nazım’a seslenmektedir ve mektubun bir yerinde şu olayı anlatmaktadır.
Bu hikayenin geçtiği tarih;
Mustafa Kemal’in dilimizin özleşmesine çalıştığı günlerdir.
Paşa, hangi değişik düşüncede olursa olsun, bütün sanatçıların, edebiyatçıların bu ilerici akıma katılmalarını, kendisini desteklemelerini istediği için onların gönüllerini fethetmek yolundaydı.
Atatürk’ün Dolmabahçe Sarayı’ndaki sofrasında bütün ünlü edebiyatçılar, yazarlar vardı..
Gece yarısından sonra Mustafa Kemal, dilimizin en güçlü şairini hatırlayarak,
‘’Nazım Hikmet’i de çağırın’’ demiştir.
Bunun üzerine polisler seferber olmuşlardır.
Sonuçta gece yarısından sonra Erenköy’deki evinde yatmakta olan Nazım’ı uyandırmışlardır;
‘’Gazi hazretleri sizi saraya davet ediyorlar’’ derler.
Nazım tevkif edilmişse elbette gidecek, ama çağrılıysa?
Ancak, kapısında bekleyenlere dönerek,
‘’Lütfen Paşa’ya saygılarımı sununuz. Bu saatten sonra sofraya bir şarkıcı çağırması daha uygundur, ben şairim.’’demiştir.
Ama tevkif için gelmiş olsalardı, bilirlerdi yapacaklarını.
Nazım’ın sözlerini Gazi’ye iletmek kimsenin haddine kalmamıştır.
Mustafa Kemal birkaç kere daha sorarak, bekliyor, saatler geçiyor, sabaha karşı kendiliğinden durumu anlayıp, gülümseyerek;
‘’İçinizde bir şair var, o da buraya gelmiyor’’ der.
Sonuçta yıllardır anlatılan ‘’ Deniz Kızı Eftalya Hikayesi ‘’ budur.
Atatürk ile Deniz Kızı Eftalya Hikayesinin farklı kaynaklarda küçük değişiklikler gösteren anlatımları da bulunmaktadır.
Fakat aslında bütün hikaye bir uydurmacadan ibarettir.
Ama Deniz kızı Eftalya hikayesi, bundan yıllar önce, bizzat Nazım Hikmet tarafından yalanlandığı halde, ufak değişiklikler, kimi eklemeler ve çıkarmalar, farklı biçimlerde yıllardan beri anlatılmakta, kitaplara, hatta Nazım biyografilerine girmektedir.
Fakat Nazım Hikmet’in dediği gibi:’’ Halklar, efsane uydurmaya bayılırlar.’’
Sonuçta bugün Nazım Hikmet’ in doğum gününde bu hikayeyi hatırlayarak kendisini anmak istedik.