Karar vermek hepimiz için zor gelebilse de yazımızı okuduktan sonra eminiz ki sizde daha kolay karar vermeyi öğreneceksiniz.

Bu ay sohbetimizi çoğu zaman vermekte veya uygulamakta zorluklar çektiğimiz bir kavram üzerine olsun istedim “Kararlarımız”.

Bir süre önce seçkin bir toplum önünde bu konuda bir konuşma yapacaktım ve

duyurusunu yapmak üzere konunun adı ne olacak diye sordular

ben de “Kararlarımı veren Ben miyim Biz miyim” olacak dedim. https://tr.wikipedia.org

Konuşma tarihine kadar iki defa telefonla arayıp başlığı doğrulamak istediler.

Başlığın doğruluğu konuşma sonunda anlaşılmıştır.

Bu gün de sizinle kararlarımızı nasıl aldığımız hakkında küçük bir gözlem yapmak istiyorum.

Karar dediğimiz kavram uzun veya kısa bir zaman diliminde yaşantımıza vereceğimiz yön ile ilgili bir saptamadır aslında.

Konu ile ilgili bir diğer Karar ve Adalet yazımızı da okumanızı öneririz.

Bu saptamayı doğru yapamazsak ileride bizi mutsuz edecek başlangıçlar yapma olasılığımız yükselecektir.

Karar Vermek ve Gençlik Yıllarımız

Gençliğimizin ilk dönemleri bu açıdan en mutlu zamanlarımızdır.

Bu dönemde hayati olarak nitelenebilecek kararlar genellikle büyükler tarafından

alındığından dolayıdır ki bize sadece çok kısa vadeli olaylar için karar verme sorumluluğu kalacaktır.

Bu hafta sinemaya mı gidelim maça mı veya hangi filme girelim,

hangi maça gidelim gibi kararlar yanlış bile olsa ertesi hafta düzeltilebilecek kadar

basit olduğundan yüklediği sorumluluk da kendi boyutunda basit olacaktır.

Yaşımız büyüdükçe kararların ciddiyeti de büyümeye başlayacaktır.

Lisenin son iki yılında artık yapmak istediğimiz kariyer ve gitmek istediğimiz üniversite

hakkında karar vermek zorunda olmak da bizim ilk önemli karar sınavımızdır.

Önemlidir zira vereceğimiz yanlış karar tüm yaşamımızı etkileyecek ve düzeltilmesi neredeyse imkansız olacaktır.

Daha da ileri yaşlarımızda kiminle evleneyim, kaç çocuğumun olması daha doğru olur gibi

önem derecesi giderek artan kararlar daha da hayati olabilecek sonuçlarıyla birlikte

karşımıza geçip onayımızı almak için beklenecektir.

En genç yaştan itibaren alacağımız her uzun vadeli kararda önemli olan nokta ileride dönüp baktığımızda “Ben bu kararı nasıl almışım” veya

Bu kararı alan ben olamam” demeyecek şekilde kararlar alabilmemizdir.

Etkileşim İçinde Olmak

Öncelikle bilmemiz gerekir ki aldığımız her kararda mutlaka bir etkileşim vardır.

Bu etkileşimlerden bir kısmı dikkate alınması gereken olumlu etkiler diğeri de

bazen kaçınılması gereken ve her şekilde dikkat edilmesi gereken etkilerdir.

Olumlu ve dikkate alınması gereken etkilere bir örnek olarak evinizi taşımayı düşündüğünüz

zaman eşinizin asla mutlu olamayacağı bir semte veya ev tarzına taşınmama kararınızda

tabi ki eşinizin orada mutlu olamayacağının etkisi vardır.

Bir başka örnek olarak çocuğumuzun tatilde gitmek istemediği bir yere gitmeme kararımız

olabilir ki burada da çocuğumuzun isteksiz olmasının etkisi olacaktır.

Bunlar yaşamınızı olumlu etkileyecek olan ve dikkate alınması gereken etkilerdir.

Sırf kendi kararınızı etki altında kalmaksızın alıyor olabilme lüksünü yaşamak için eşinizin

istemediği bir semtte mutsuz bir yaşam geçirmek veya

çocuğunuzun mutlu olmayacağı bir tatil beldesinde huzursuz bir tatil geçirmek istemezsiniz.

Gelelim kaçınılması gereken etkiye.

Günlük yaşamımızda bizi yöneten üç ayrı güce sahibiz.

Bunlardan bir tanesi “Fonksiyonel yetişkin” dediğimiz bizim bugünkü yaşımızdaki olgun benliğimizdir.

Bir diğeri “İçsel çocuk” dediğimiz çocukluğumuzdan bu yana tüm yetişme sürecimiz boyunca korkularıyla, telaşlarıyla, heyecanlarıyla oluşmuş çocuk benliğimizdir.

Bir diğeri de “İçsel ebeveyn” dediğimiz yine en küçük yaşımızdan bu güne kadar

gerek ebeveynlerimizden gerek se çevremizdeki büyüklerimizden kopyaladığımız

yasaklarıyla, endişeleriyle, talimatlarıyla oluşmuş ebeveyn benliğimizdir.

Normal şartlarda mantıklı, çözümcü ve yapıcı olan “Fonksiyonel yetişkin” benliğimizin kararları almasıdır.

Ne yazık ki bu çoğu zaman böyle olmaz içimizdeki çocuk konuya farkında olmadan kendi korkularını, çekinmelerini veya kaprislerini katabileceği gibi, içsel ebeveynimiz de kendi modası geçmiş fikirlerini veya yasaklarla dolu endişelerini katacaktır.

İşte bu etkiler altında alınmış bir karar tabii ki bizim kararımız olmayacaktır.

Bu nedenle de ileride ben bu kararı nasıl almışım sorusunun da cevabı olacaktır.

Konu başlığında belirtmiş olduğum” Kararlarımı veren Ben miyim Biz miyim” deki çoğul ifadeyi içimizdeki bu kalabalık yüzünden kullanmıştım.

Sonuç Olarak

Çözüm için önerim aldığınız bir kararı gerçekten yetişkin benliğinizle alıp almadığınızı sorgulayın. Önemli bir kararı alırken bu kararı almanızdaki mantıksal sebepleri bir kağıda yazarak gözden geçirin.

Bu sebeplerin hepsi gerçekten sizin mi yoksa içinizdeki çocuk veya ebeveyni tatmin eden sebepler mi.

Sebeplerin daha çoğunlukla ebeveyn benliğinizden geldiğini fark ederseniz içinizdeki

ebeveynle konuşun artık büyüdüğünüzü kararlarınızı kendi sebeplerinizle alabileceğinizi anlatın ona.

Yok, eğer sebeplerin çoğunlukla çocuk benliğinizden geldiğini düşünüyorsanız içinizdeki çocukla konuşun onu rahatlatın ve yanında olduğunuzu ve endişelenmesine gerek kalmadığını anlatın ona.

Göreceksiniz ki hem ebeveyn benliğiniz hem de çocuk benliğiniz sizi gayet iyi anlayacaktır.

Daha da önemlisi siz bunları anlatırken kendinizi gerçekten büyümüş hissedeceksiniz ve bundan sonra alacağınız kararları daha gönül rahatlığıyla ve daha kendinizden emin olarak alacaksınız.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Close
KIRKINDAN SONRA © Copyright 2020. All rights reserved.
Close
× Bize yazabilirsiniz !