Gaslight metodu nedir?
Her şeyden önce halklar mı delirir?
Yoksa Devletler mi delirtir?
Her şeyden önce Jack her gece evdeki gaz lambasını bir önceki güne göre giderek daha fazla kısar.
Ayrıca karısı Bella ışığı onun kıstığını bilmez ve devamlı kocasına sorar;
“Gaz lambası giderek daha mı az ışık veriyor?”
Fakat Jack ona sinirlenir.
“Sana öyle geliyor”
Bella ne olduğunu anlayamaz.
Sonuç olarak ışığın her gün biraz daha azaldığından emindir.
Ama kocasının tepkisi yüzünden ışığın azalmadığına inanmaktadır.
Fakat kendisinden şüphe duymaya başlar.
Bu şekilde karısını delirtmeye çalışan Jack’in uyguladığı bu yöntemi Gaslight isimli bir tiyatro oyununda izleriz.
Ancak oradan bir filme aktarılmaktadır.
Ve nihayetinde psikiyatride bir terime evrilmektedir.
Fakat Gaslight metodu, ikili ilişkilerde bir tarafın diğer tarafa uyguladığı psikolojik şiddeti tarif eden bir terimdir.
Ancak karşısındakini çeşitli hileli tavırlar ve ithamlarla güçsüz, muhtaç, sorunlu ve hatalı olduğuna inandıran taraf, onu bu yöntemle yönetir, özgüvenini zedeler ve kendine bağımlı hale getirir.
Aslen bir egemen ve mağdur ilişkisinin tanımıdır.
Mesela kadın erkek ilişkisinde sıkça rastlanmaktadır.
Sonuç olarak Devletler de halklara gaslighting uygular.
Ama otoritelerin hepsi, karşılarındaki bireyleri tek başlarına değersiz, hatalı, tehlikeli, günahkâr olduklarına ve başlarında güçlü bir kontrol mekanizması olmazsa felakete sürükleneceklerine inandırırlar.
Kendinden şüphe duyan insan, o yüzden devlete kayıtsız şartsız güvenir ve güçlü olmakla kötü olmak arasındaki ayrımı yapamaz hale gelir.
Gaslight Metodu ve Kişi
Mevcut devletten memnun olmadığı durumlarda bile bir benzerinin daha iyi olabileceğine ikna olur. O yüzden yıkar, yıkar ve yerine hep bir benzerini kurar.
İnsanlar devletsiz bir toplum hayal edemezler. Lidersiz bir hareket, babasız bir aile, kırbaçsız bir mutluluk… düşünemezler.
İlgili Nutuk Okumak yazımız da ilginizi çekecektir.
Otoritenin toplumda düzeni sağladığına, dünyayı daha yaşanır kıldığına ve
olmadığı takdirde de büyük bir kaosun ortasında bir başına kalacağına kanar.
Böylece babadan devlete, iktidarların baskıcılığını sorgulamaz, saldırganlığından şüphelenmezler, yargılama ve cezalandırma yöntemlerini eleştirmezler.
Devlet ya da baba şiddetiyle yüzleşmek bile onları uyandırmaz.
Işığı, otorite kısar onlar ışığın kısıldığını zannettiklerini sanırlar.
İnsanlar, iktidarların zulmünde bile suçu hep kendilerinde ararlar.
İkili ilişkilerden toplumsal ilişkilere kadar irili ufaklı iktidarların çeşitli manipülasyonlarına kolayca kurban giden insan aklı;
Korkularla ve çaresizlikle donatıldığı bireysel hapishanesinden kurtulmak için, ya hırçınlaşıp büyük bir savaşı
ölümüne göze alması gerektiğini ya da her şeyden vazgeçip erkenden kendi mezarına kendi kendine girmesi
gerektiğini zannedecek kadar aklını kaybeder.
Oysa yapması gereken tek şey vardır.
Oturduğu yerden kalkması…
Gaz lambasının düğmesini yoklaması…
Gerçekten kısılmış mı?
Yoksa tamamen açık mı bakması.
Hepsi bu kadar.
Şiddete başvurmadan, büyük savaşlara girmeden,
dünyayı yakıp yıkmadan sadece sorunun merkezine odaklanıp,
gerçeği görebileceği hamleyi yaparak kendi kaderini de dünyanın kaderini de değiştirebilecek olan insandır.
Her seçim döneminde kendi iradesiyle seçtiğini zannettiği ama aslen ona dayatılan korkularının ve özgüvensizliğin rehberliğinde tercih ettiği iktidarların baskısı ve zulmü karşısında yaşadığı kısırdöngüden çıktığı gün gerçeği görecek.
Halklar delirmez, devletler delirtir. https://tr.wikipedia.org/