Elli yaşına doğru bırakman gerekenleri ben söyleyecek değilim elbet.

Sen zaten en iyisini en güzelini bilirsin cancağızım. Ama yine de bir gözat istersen, belki ruhuna iyi gelir. ツ  

Elli Yaşımıza Girerken
Elli Yaşımıza Girerken

Merhabalar güzel gönüldaş… Kırkından Sonra’ya hoş geldin.

Biraz sohbet edelim mi? Gerçi sadece ben anlatacağım, sen dinleyeceksin (okuyacaksın) ama olsun. Sen de bir şey demek istersen çekinme, yaz yorumunu. Ben de seni dinlerim.

Burada birlikte harika vakit geçireceğiz. Kâh gülümseyeceğiz, kâh dertleneceğiz ama illâki kendimizden bir parça bulup, yalnız olmadığımızı göreceğiz.

Haydi başlayalım…

Hayat bazen çok kısa, bazı zaman da çok uzun. Nereden baktığına, ne yapıp yapmadığına, ne ve nasıl düşündüğüne bağlı aslında.

Zaman durmuyor ki şekerim. Zaten durursa, biz de durmuşuz demektir bir yerlerde! İlerlesin tabii.

Hayat, yaşamın çocukluk ve gençlik dönemlerinde uzun uzun ama yaş aldıkça aniden kısalıveriyor. Bir de düşününce örneğin; 16 yaşla 20 yaş arasında bir ömür iken zaman, 45 ile 55 arası mesafe bir çay içimlik sanki?!. https://www.bkmkitap.com

İşte bu yüzden ilerleyen yaşlarda daha net anlaşılıyor hayatın kıymeti sanırım.  

Fakat önemli olan erken yaşlardan itibaren bunu öğrenebilmek.

Hayat; aktığı hız olarak cimri, verdiği haz olarak cömert olsun istiyoruz. Lakin her halükarda mutlu olamıyoruz. 

Çünkü; “Olduydu olmadıydı, boşa koydum dolmadıydı” derken geçiveriyor zaman. Bir de bakıyoruz ki kırlaşmış saçlar, çatılmış kaşlar ve binbeşyüz kafalarla epeyce bir yaş alıvermişiz.

Bazı şeyler var bırakman gerek…

Bazı şeyler var görmen gerek…

Elli Yaşına Girerken Ne Farkedecek

Bu Yaşına Girerken Düşün
Bu Yaşına Girerken Düşün

Elli yaşına hoş geldin mi cancağızım? Hah…

O zaman yaşını nüfusuna, aklını başına eklediğin bu ‘özel’ rakamın kıymetini bilmenin ve tadını çıkarmanın vakti gelmiş.

Şimdi elindeki telefonu yavaşça masaya bırak, aklındaki olur olmaz düşünceleri bi’ çabuktan beyninin bir odasında bırak… (Ama sonra o odayı temizleyeceksin unutma!) Patronu iş yerinde, çoluk çocuğu kendi bünyesinde, arkadaşı tanıdığı işinde gücünde bırak; kop da gel buraya…

Boşalt zihnini…

Çünkü dertleşeceğiz.

Konu ile ilgili olarak önceki <strong>Zihnini Temizle</strong> yazımızı da okumanızı öneririz.

Bırakman Gerek!

✔   Eski iş, eski eş / sevgili vs. adı üstünde eskide kaldı. Unut!

Bırak artık düşünmeyi, nefret etmeyi.

Nefret seni sinsice kemirir ve yer bitirir.  

Kayıtsız kalarak, düşünmemeye çalışarak, adını / yerini anmayarak beynini de alıştırırsın rahatlığa. Ve bir bakmışsın artık eskisi gibi rahatsız etmiyor seni.

Özellikle affetmek çok önemli. Öyle ‘moda’ diye söylemiyorum affetmeyi.

Gerçekten müthiş bir hafiflik ve yeniden doğmuşluk hissedeceksin.

✔    Kimin nesi, kimin fesi, sana ne?!. Boş ver!

Bırak artık dedikoduyu.

Yaşını başını aldın, niye uğraşasın ki ‘kim ne yapmış’ la, ‘neden yapmış’ la? Yok komşundu, yok eltindi, vay efendim patronun iş arkadaşındı, aman da kaynındı…

Kaynatma artık! Sal onları bırak gitsinler selametle.

Çünkü gerçekten enerji ve zaman kaybı değil mi, sence de?!.

✔    Yeterince arkadaşın var, en yakını da sen’ sin!

Elli Yaşına Girerken Yolun Yarısı

Bırak artık yalnız hissetmeyi. Yalnız değilsin. Neye inanıyorsan ‘O’ senin yanında. Ve kendin varsın. Sen sana yetersin.

Yetemediğin yerde de içini ferah tut, imdada yetişen illaki olur.

Özellikle hep kendinden anlatan ama seni bir türlü dinlemeyen ‘arkadaş’larını uğurla. Yaşamın içinde ya da sosyal medyada bir sürü arkadaş edinmeye çalışmana gerek yok.

Zaten hepsi ‘gerçek’ değil.

✔    İyiye güzele odaklan. İyi düşün, iyi olsun! 

Bırak artık fesatları, hasetleri, şirretleri. Bırak kendi kazanlarında boğulacaklar zaten, merak etme.

Her şeyden önce kimin neyi kötü yaptığına değil, neyi güzel yaptığına bak ve umursa.

Örneğin oğlunun düğününde kim takı takmamışa değil, kim durumuna bakmamış da gelmişe bak. Kim nasıl ve ne zaman seninle, ona bak.

Bırak kötülük kaybetsin, yine ve her zaman iyilik kazansın.

Hayır Demeyi Öğren
Hayır Demeyi Öğren

✔    ‘Hayır’ demeyi öğret kendine bir zahmet!

Bırak artık hep ‘Evet’ demeyi. Mecbur değilsin; sırf arkadaşın veya ailenden biri diye istemediğin bir şeye katlanmaya.

Bunu öğrenirsen, nasıl hafiflediğine inanamayacak ve “Niçin daha önce yapmamışım?” diyeceksin.

Çünkü yirmilerinde otuzlarında neyse de, ellisinden sonra bir şeylere ya da birilerine katlanmak zor değil mi, sence de?

✔    Sadece tencerende kaynasın çorba. Kafan ‘çorba’ olmasın!

Bırak artık zihnini, evini, kendini ve ortalığı karıştırmayı.

Sen ‘elli’sin! Bakış açın, vizyonun, bilgilerin ve bilgeliğinle var ol.

İnsanlar sana danışabilsin, seni örnek alabilsin. Sakin ve dingin ol.

Öfkeni, merakını, kırgınlığını, küskünlüğünü bırak derin sular alsın götürsün.

Yoksa seni alır götürür sular seller bilmediğin karanlık yerlere.

✔    Doğru ihtiyaçlarını belirle!

Bırak artık cebini, giysi dolabını, ayakkabılığını, arkadaş listeni doldurmaya çalışmayı.

Beynini bilgiyle, kalbini sevgiyle, gönlünü huzurla, evini ruhunla doldur.

Daha ‘fazla’ için değil, daha ‘huzurlu’ için yaşa artık.

Daha fazla, daha da fazlasına bağımlı yapar. Çoğaltacağın şeylerse bambaşka…

Özellikle ruhunu öldüren işe, eşe, arkadaşa, eşyaya ihtiyacın yok.

Yeşilliğe, ağustos böcüğü sesine, tuzlu ve serin sularda kulaç atmaya, kartopu oynamaya, ateş yakıp dans etmeye ihtiyacın var artık, anla!

Artık Sen Eski  ‘Sen’ Değilsin!

✔    Sağlığını her şeyden çok önemse!

Yirmili, otuzlu yaşlarını düşün. Düşün bi’… Uykusuz koşuşturmalarını, oradan oraya sıçrayışlarını, arkadaşlarınla coşmalarını, yiyip içtiğin halde fit kalıyor olmanı, vs…

Kırkından sonra ise; “N’oluyo ya? Bu belimdeki simit de ne, niye gitmiyor?” dediğini… “Saatlerce çalışırdım eskiden, şimdi çok yoruluyorum, niye ki?” dediğini… 

Sonuçta şimdiye dönelim.

Ellisindesin! Ve bak hiçbir şey eskisi gibi değil. Daha çabuk yorulabiliyor, daha hızlı sıkılabiliyor, daha az tat alabiliyor, daha durgun kalabiliyorsun, değil mi? Bunların hepsi çok normal.

Ama değiştirmek de elinde.

Bırak artık fazlalık kiloları, yağlıları tuzluları, uyuşuklukları, saatlerce oturmaları… Zinde ve sağlıklı olmak için, varsa fazla kilolarını ver. Estetik kaygısıyla, “Aman da yaşlanıyorum!” algısıyla, başkalarına farklı görünme baskısıyla değil; kendin için yap bunu.

Tabii ki yaş alacağız ve sonunda öleceğiz. Ancak niçin sağlıkla yaşayıp, doğal akışında gitmeyelim bu dünyadan.

✔    Yaşlı değilsin. Olgunsun!

Bırak artık yaşlanmış gibi davranmayı. Sadece olgunlaştın.

Her şeyden önce çok güzelsin, çok yakışıklısın.

Fiziksel olarak en hoş halindesin, bunu unutma. (Bkz. Brad Pitt / Monica Bellucci ツ)  

Daha önceki yazılarımda da bahsettim biliyorsundur; yaşın hiçbir önemi yok hayatın içinde. Otuzunda da dünyayı gezebilirsin, altmışında da…

Yirmilerinde de denize açılabilirsin, ellilerinde de… On sekizinde de ehliyet / araba alabilirsin, altmış beşinde de…

Elli Yaşımıza Girerken Araç Kullanmak
Elli Yaşımıza Girerken Araç Kullanmak
Sonuçta kime ne?

Çünkü her zaman dediğim gibi; Herkesin hayatına kimse karışamaz! ツ

‘Elli yaşına doğru bırakman gerekenleri ben söyleyecek değilim elbet’ demiştim şekerim. Öyle tabii.

Fakat ellilerin ilk yarısının yarısına gelmiş biri olarak deneyimlediğim, benimsediğim ve önemsediğim şeyleri sana da anlatmak istedim cancağızım.

Sonuçta dağa taşa, kuşa mı anlatayım. Elbet sana anlatacağım. ツ

Gerçi onu da yapıyorum arada. İvit. İçime atmıyorum, illaki ya eşime ya kedi köpek dostuma, ya kağıda anlatıyorum, döküyorum içimi.

Sana da tavsiye ediyorum hararetle.

Ve cancağızım;

Kötü günler bir gün bitecek.

Bir gün, Zeki Müren’de bizi görecek!  ツ  

Ölümsüz ruhlarımızın huzurla dolması temennisiyle…

Doğala özdeş aromalı, katkısız, saf, temiz, berrak zihinli, huzurlu ve sağlıklı günler dilerim güzel gönüldaş.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Close
KIRKINDAN SONRA © Copyright 2020. All rights reserved.
Close
× Bize yazabilirsiniz !