Kadınların daha çok uykuya ihtiyacı var olduğunu biz söylemiyoruz;
Amerika Duke Üniversitesi bir araştırma yapmışmış bir zamanlar. İşi gücü yok ayol bunların. Git iki faydalı bi’şey bul. Buldukları sonuca bak; ‘Kadınların uykuya daha çok ihtiyacı var!’
Merhabalar güzel gönüldaş… Kırkından Sonra‘ya hoş geldin.
Biraz sohbet edelim mi?
Gerçi sadece ben anlatacağım, sen dinleyeceksin ama olsun.
Sen de bir şey demek istersen çekinme, yaz yorumunu. Ben de seni dinlerim.
Burada birlikte harika vakit geçireceğiz. Kâh gülümseyeceğiz, kâh dertleneceğiz ama illâki kendimizden bir parça bulup, yalnız olmadığımızı göreceğiz.
Haydi başlayalım…
Amerika Duke Üniversitesi bir güzellik yapmış da; Kadınların uykuya daha çok ihtiyacı var demiş ya?!.
Hayır, bunu öğrenmek için o kadar araştırmaya soruşturmaya ne gerek vardı ki?
Bunu bilemeyecek ne var? Tabii ki kadınlar daha fazla uyumalı canım…
“Kadınlar beyin yapısı gereği gün boyunca aynı anda birçok işi yapabiliyor.
Bu nedenle beyin daha çok yoruluyor. Ve daha fazla uyuyor.” diye de analiz yapmışlar.
Sonuçta bunu biz de biliyoruz da ondan o kadar uyuyoruz herhalde şekerim?!
Beynimiz var ki, yoruluyor. Olmayan şey nasıl yorulsun değil mi ama?
Erkekler neden daha az uykuyla idare edebiliyorlar zannediyordunuz ki?
Ehe… Şaka, şaka… Olmayabilir de ama şaka gibi sanki. ツ
Ergenlikten çıkıp, yirmilerin başına geçip ‘heyhey’lendiğim dönemlerde bir gün, 20 saat uyuma rekorum var benim bi’ kere, heheyt…
Ama öyle bilmem kaç saat uykusuz kaldımdı da, aman efendim çok yorgundum da, vay efendim hastaydım da, yok üzgündüm kızgındım falandı da değil!
Bildiğin sağlıklı, mutlu mesut keyifli, deliksiz uyku! Hatta annem (kıyamam) ara ara gelip bakmış o zaman, öldüm mü kaldım mı diye?!
Kadıncağız bazen; “sadece normal insanlar gibi (!) yaşamsal gereksinimlerini gidermek üzere yataktan kalkıp işler yapmak zorunda olduğunu bilsen, doğmak istemezdin sen kesin, tembel kızım benim!” der…
Kadınların Daha Çok Uykuya İhtiyacı Var mı
Haklı mı ne? N’ apayım ben böyleyim! ( Şarkı mıydı o? )
Hayır ama yani anlamadığım; her insan için fiks uyku saati, zamanı olmak zorunda mı?
Biri 3 saat uyur fişek gibi kalkar da zıpkın gibi olur, başkası 6-7 saatten fazla uyursa mal gibi olur, öbürü 10 saat uyumazsa ölü gibi olur! Olabilir yani, olamaz mı?
Hem herkesin hayatına kimse karışamaz bi’kere…
Yok efendim, beden sağlığımız için şu kadar uyumalıymışız, ruh sağlığımız için bu kadar, güzellik için o kadar!
Beni benden iyi kim bilecek ki? Bilemez… Beni ben bilirim!
O değil de, sabahları nasıl zor kalkıyorum yahu!.. ‘Sabah’ derken, lafın gelişi. ツ
Ha… Araştırdım buldum, teşhisimi koydum; bir sendromun pençesindeyim anacım.
Al bak;
“Yataktan çıkmak istememek ve sabahları zor uyanmak psikolojik bir semptomdur; tıptaki adı Dysania‘dır.”
Dysania… Öyle desen ya şekerim?!
Ben mi uydurdum da diyorum, al işte, biliyorlar da söylüyorlar?!
Nasıl bir sendrom ise artık, yıllardır bu yaşıma kadar peşimi bırakmadı.
Sonuçta psikolojikmiş canım, elimde değil ki, karşı koyamıyorum işte demek ki?!
Hayır yani tembelliğim ile, oblomovzede halimle hiçbir alakası yokmuş. Bi’tür hastalık işte?!
Ay, ne hastalığı yahu? Hasta falan değilim ben.
Güzelce bi’ kılıf buldum uydurmaya çalışıyorum duruma.
Kışın yatak, yazın da hava sıcak diye kalkma!
Ondan sonra yok efendim tıpta bile adı varmış da, vay efendim psikolojik deliymiş de, hadi be sendromlu tosbağa seni!
Bak, böyle de adaletliyim. Kendim bile olsam kızıyorum haksızsam, yanlışsam kendime. Tabii…
Öyle olmak lazım zaten. Kendi kendinin dahiliyecisi, psikoloğu, diyetisyeni, hakimi, avukatı, sırdaşı, kardeşi olacaksın.
Seni senden başka kimse anlamaz.
Sana senden başka kimse yardım edemez. Sana senden başka kimse de kötülük edemez.
Seni senden başka… senden başka… sevemem ben hiç kimseyi…. senden başka… senden başka… ツ
Tamam geçti, sakinim.
Depresyonda Olabilir misin?
Dysania da az değil hani! Kalkması gerektiği zaman yataktan bir türlü kalkamayan insanlara çeşitli semptomlarla eşlik eden bir sendrom.
Uykusuzluk veya uyku döngüsündeki değişiklikler nedeniyle oluşabiliyormuş. Gelecekle ilgili aşırı endişelerden ötürü olabilirmiş ki bu çok mümkün?!. https://www.diyetkolik.com
Şu belirtiler var mı sende de cancağızım:
- Kalktıktan sonra yatağa geri dönmeliyim.
- Kalkmak zorunda kalmayı düşünürken yoruldum.
- Sürekli yorgunum anacım, bedenim de gönlüm de yorgun.
- Ne idüğü belirsiz bir ruh halindeyim.
- Sinirliyim kardeşim.
- Bol iştahlı ya da iştahsızım.
- Baskı altındayım n’apayım.
- Miskinim hovardayım, oblomov ayardayım. Kıpırdatmam kılımı, canım sıkkın dardayım.
E, kıyamam sen bildiğin depresyondasın? Sus, sus… Bakacağız bir çaresine artık!..
Bazı dönemler olur öyle bir isteksizlik, yorgunluk, bir atalet* çöker üzerine kabus gibi. Yataktan, evden veya bir tosbağa isen kabuğundan çıkmak istemezsin ya hani? Hepimize ara sıra oluyor, merak etme.
Sonuçta bu enerji üzerimizde biraz uzun kaldığında ise bizi depresyona sürüklüyor ne yazık ki.
Kendini İyi Hissetmiyorsan Şunları Yap
Bir uzmana gidebilirsin kendin halledemiyorsan. Ya da kendin halledebilirsin belki, bak bakalım.
Sorunun nereden geldiğini gerçekçi bir şekilde belirle, kendine itiraf et ki çözüme gidebilesin. Farkındalık önemli ya hani?
Uyku alışkanlıklarını gözden geçir. Hareketsiz yaşamdan kurtul. Hareket berekettir.
An’ı yaşa. Şimdiki anı yaşamak, endişe ve depresyonu azaltmaya yardımcı olur.
Sorumluluklarını azalt. Herkesin yükünü paylaşma. Herkesi mutlu edemezsin canım, sen pizza mısın? ツ
Hadi, sana güveniyorum. Dilersen daha önceki yazılarımdan da okuyup, kafanı dağıtabilirsin şekerim.
Uyku Durumu Kişinin Bünyesine Ve Alışkanlıklarına Göre Değişir!
Sonuçta kimi az kimi çok uyur, durum bu da, şu nedir arkadaş ya;
Daha karga bokunu yemeden, ibibikler ötmeden, güneş bile uyanmamışken, rüyanın sonunu göremeden, sağa sola yeterince dönemeden, akşama daha bi’dünya saat varken hangi akla hizmetle sıcacık ya da efil efil yatağından kalkıp da spor yapmaya gidebiliyorsun da vuruyorsun kendini yollara ey insan evladı?
Deli misin, divane misin? Arıza mısın, arızalı mısın? Bu ne enerji, bu ne neş’e, bu ne azim, bu ne kas tutkusu? Nedir derdin? Güzelim öğlenler, öğleden çok sonraları torbaya mı girdi?
Niçin ölünün kûru’nda hazırladığın mis gibi kahvaltını, sporunu yapıp efendi efendi işine gücüne gidiyorsun ki? ‘Az biraz daha, beş dakka’ daha diyerek kurduğun saatinin kafasına yumruk indirmenin eşsiz ve doyumsuz zevkini tattın mı sen hiç? Tatmadın, bilmiyorsun!
Konuşma o zaman ya, Allahallah!
Özellikle niye kötü örnek oluyorsun ki insanlara canım? Senin yüzünden nice analardan babalardan azar işitmekte nice derya kuzuları?
Sinirlendim bak şimdi!..
Yok, yok niye sinirleneyim ayol? Onu da öyle kabul edeceğiz artık, n’apalım?
Sonuçta Eleştirilirsin
Ne diye eleştiriyorsun;
“Yok efendim bu saate kadar uyunur muymuş, yok bu saat uyku saati miymiş,
Vay efendim akşamlara kadar malak gibi yatılır mıymış,
Aman da bu ne tembellik ve miskinlikmiş,
Oy aman sabahlara kadar oturursan aha da böyle uyuyamazsınmış,
Yok gece yatmayı sabah kalkmayı bilmezmiş miş,
Aman da sağlığını düşünmüyorsun hiç’miş,
Ölünce zaten bol bol uyuyacaksın mış,
Uyuya uyuya şişeceksin miş,
Tembelim demiyorsun da uykuyu seviyorum diyorsun muş,
Hayat böyle geçmezmiş miş,
Bilmem kimin çocuklarına bakaymışsın da ne çalışkanlarmış mış,
Böyle yattığın yerden anca kaldırım mühendisi olunurmuş muş,
Fazla uyku salak yaparmış mış…”
Sana verecek bolca cevabım var ama ben önce soruyu sorana bakarım ki; sen soru sormadığına göre bakmama gerek yok.
Bir de bakarım adam mı diye? Hayır, kadın ise daha nazik cevap vereyim babından?!
Ne var? Ben sinirden ne dediğimi biliyor muyum ayol?
O değil de, zorunluluklar ne kötü değil mi?
Sonuçta, yaşamak için onca çalışmak zorunda kalmak ama ufacık, minicik, küçücük bir taş bile dikememek onca zaman?
Gerçi taş dikip n’apacaksın? Onun yerine bi’ fidan dik yeşil yeşil de nefes alalım, aldıralım bizden sonrakilere de.
Çünkü dünya malı dünyada kalır ya elbette!
Yani hoşa gitmeyen bir iş’te boşa giden emekler için üzlüyorum, demek istiyorum. Bu da başka bir konu tabii ve oldukça can sıkıcı.
Bak Ne Diyorum?
Hoşa gitmeyen işlerde, boşa giden zamanlarla, yolunda gitmeyen hayatlar yaşıyoruz.
Minnak ışıltılı, heyecanlı, hayat dolu birer çocukken; büyüdükçe hayat enerjisini yitirmiş mutsuz bireylere dönüşüyoruz.
Bazen ölüyormuş gibi bir hisle boğulurken, hayatımız bir film şeridi gibi gözümüzün önünden geçiyor ve o an sorguluyoruz;
“Neden?”
Çünkü;
Bazen ‘hiçbir yer’e gitmek istersin…
Orada hiçbir şey yapmadan, hiçbir şeye bakmadan, hiçbir sorumluluk almadan, hiçbir zorunluluk olmadan yaşamak istersin.
Çünkü bazen, hiçbir şey yapmak istemezsin.
Olur bazen…
Neyse uykuya döneyim ben. Yok anacım uyumaya gideyim manasında değil, konu babından!
Dur bakayım, 1800-1900’larda, hani Viktorya dönemi, fazla uykuyu esefle kınayan biri şöyle buyurmuş;
“ Uyku;
Erkekler için 6
Kadınlar için 7
Aptallar için 8 saattir”
Halt etmiş! Mesela benim için 9 saattir gülümseyerek uyandığım uyku zamanı.
7 saat da uyuyabilirim çok gerekirse.
Yani ya 7 ya da 9 saat uyumalıyım. Ne daha az ne daha çok. 6 saat uyursam zombi gibi kalkarım çünkü. 8 saat asla yetmez.
10 saat ise mal mal dolanmama sebep olur.
Gördün mü bak; beni ben bilirim ancak.
Herkes Kendini Bilir
Mümkün olsa sağlıkla birlikte hiç kalkmasam, yatakta kahvaltı etsem, yemeklerimi yesem, film izlesem, tüm işlerimi halledebilsem ve asla kilo almasam?!
Süper olurdu vallahi. Ha, dur bakayım? Ben yatak keyfini de çok seviyorum demek ki hı?
Aklıma ne geldi şimdi?
Kadınlar daha fazla uykuya ihtiyaç duyuyorlarmış ya? Yoruluyor beyinler hani? Hah…
Tamam zeka küpü, düşünmekten taşınmaktan, herkesi ayrı idare etmekten dolan beyin yoruluyor, ivit.
Ama bir de şu versiyonu var;
Hiç sevemediğimiz, tiksindiğimiz, evlerden ırak, şirretlik kraliçeleri!
Fitne, fesat, gıybet, entrika, yalan-dolan, kuyu kazmaca, aldatmaca yaparken telef oluyor bünye tabii?!
E, bu kadın insanı nasıl dinlenecek? Bolca uyuyacak ki, yeni kötülükler için enerji depolasın değil mi ama?
Bak görüyor musun; kendi cinsime de eğer ‘cins’ ise acımadan saydırıyorum.
Öyle kadın’dı erkek’ti demeyeceksin; insan olup olmadığına bakacak, ona göre haklıya hakkını suçluya cezasını vereceksin. (Bundan böyle dizimin dibinde oturacak, evinin kadını olacaksın!)
Anneler Her Daim Haklıdır
Unutmadan; annelerin her bi’ konuda her bi’şey söylemeye sınırsız ve sonsuz hakkı vardır. Yani annen sana derse ki;
“Gece yatmayı bilmiyorsun, sabah kalmayı.
Tembel tembel oturmaktan ne anlıyorsun? Kalk da iki ev işi neyin yap.
Sevmiyorsan da öğren şu yemek ütü filan yapmayı.
Altın bilezikler bulunsun kolunda, gerekince bozdurur harcarsın icabında.
Ha, gül sen?
Çok komik tabii.
Beğenemedin mi örneğimi, çok biliyorsan sen ver bi’ örnek de beraber gülelim.
Yarın öbür gün ‘koca evi’nde de gülersin böyle, yatarsın böyle de görürüm seni zırlayıp baba ocağına sepetlenirken? Elin adamı çeker mi seni benim çektiğim gibi? Pii…”
Sonuna kadar haklıdır, her kelimesine kurban olunasıdır. O kadar!
Fakat, anneme ve diğer annelere olan tüm saygıma rağmen, şunu belirtmeden de geçemeyeceğim;
Erkek evlatlarınızı da her bir şeyden anlıyor ve yapıyor olarak, başta kendi annesi olmak üzere tüm kadınlara saygılı ve vicdanlı olarak, egosuz olarak, sevecen ve mutlu bir “insan” olarak yetiştirip büyütün; ki ileride bir kadın ile yaşadıklarında bütün güzel özelliklerini onlara yansıtabilsinler.
Birlikte her konuda sohbetler edebilsinler, yemekler yapabilsinler, evi derleyip toplayabilsinler, hayatlarının her gününü tatil kıvamında güzelleştirebilsinler.
Velhasıl hayatı eşitçe ve adilce paylaşabilsinler.
Sadece biri diğerine hizmet etmesin, öbürü ona eziyet etmesin, birbirlerine hayatı zindan etmesinler ki ömür güllük gülüstanlık geçip gitsin!
Yani öyle ‘koca evi’ diye bir ev yok!!!
Çiftin evi, yuvası var!
Ve o yuvayı birlikte kurup, birlikte yönetip, birlikte ayakta tutacaklar.
Birlikte yemek yapacak, ortalığı toplayacaklar.
Kadının, sadece cinsinden ötürü hizmet etmek zorunda olmadığını bilecekler beraberce.
Sen de kadın gönüldaşım; kızın, gelinin, torunun, vs. varsa onlara eziyet etme hemcinsleri olarak.
Erkek evladın, damadın, torunun, vs. varsa da onlara öğret kadına göstermesi gereken saygıyı.
Çünkü öncelikle anneler erkek evlatlarını yönlendirmeli. Bir kadına nasıl davranılacağını öğretmeli.
De… Konumuz bu değil, niye kafamı karıştırıyorsun canım okuyucu? ツ
Kadınların Daha Çok Uykuya İhtiyacı Var ve Uyku Hesabı
Uykuya dönersek; her gün 8 saat uyduğumuzda bu, hayatın üçte birine denk geliyormuş.
Bu hesaba göre de;70 yıllık ömrün 23 yılı uykuda geçiyor. 50 yaşındaysan; 27 yıl uyanık (!) yaşamış mı oluyorsun o halde.
Sonuçta ayakta uyumuyorsan, sorun yok!
Bazı insanların daha az uykuyla yetinebilmesine şaşmaktayım amma ve lakin genetik bir durummuş bu araştırmalara göre.
Yaş ilerledikçe, daha az uyunur ya genelde, ben tam tersi daha fazla uykuya ihtiyaç duyuyorum sanki.
Benzer konudaki Uyku Düzenimiz ve İleri Yaş yazımızı da okumanızı öneririz.
Bir de üstüne üstlük, daha az uyuyup daha fazla uyanık kalıp, daha çok çalışabilme zamanı yaratmak için ilaçlar üretmeye çalışıyormuş güzel bilim insanları.
Anacım, bu iyi bir şey değil ki?!.
Zaten deli gibi çalışıyor insanlar.
İşverenler neredeyse 365’in hepsinde kullanacaklar çalışanlarını.
Sabah ezanıyla çıkıp, akşam ya da yatsı ezanıyla eve dönüyorlar. Daha ne yapsınlar?
Alışveriş yaptığım marketteki kızceğiz; eve gittiğinde çoğunlukla yemek bile yiyemeden sadece uykuya vakit ayırabildiğini söylüyor mesela.
Uyku da bir nevi gıda yani bak! Enerjisini uykuda dinlenerek toplayacak tabii.
Yani düşünsene; çalışan haklarının ‘hak getire’ olduğu yerlerde, işveren dayayacak ilacı çalışana daha uzun çalışsın diye.
Sonra zombi kıvamında dolanan insanlarla kaynayacak her yer.
Filmlerdeki gibi kaçacağız sokakta görünce.
Çünkü mutsuz, agresif, çekilmez, stresli, kavgacı, olumsuz ve aç insanlar olacaklar.
Her manada “aç!” Uykuya, dinlenmeye, saygıya, sevgiye, ilgiye, ‘insan’ gibi yaşamaya aç insanlar. Maazallah…
Bırak şekerim ilacı milacı. İlaç da sensin, zehir de.
Ama ilaçla zehir arasındaki fark dozudur ya hani?
Hah. Sen de her şeyin bir dozu, kararı vardır diye bilerek yaşayacaksın hayatını.
Mutluluğun da, mutsuzluğun da, depresyonun da, çalışmanın da, yayılmanın da, uyumanın da, oturup kalkmanın da bir yeri ve zamanı, dozu ve kararı vardır.
Bunu bileceksin ki, ne beynin yorulacak ne bedenin ne gönlün.
İyi Bir Uyku İçin Gerekenler
Ama iyi bir uykunun hayatımızın kalitesini artırmak, işimizde daha başarılı olmak ve fark yaratmak için olmazsa olmaz olduğunu biliyoruz.
Ancak iyi ve kaliteli uyku da; en uygun zamanlarda uykuya yatmak ve uykunu bir güzel almış olarak kalkmak ile olur.
‘Güzellik Sırları’ yazımdan kopya çekeyim de şu bilgileri de iliştirivereyim buraya;
Verimli uyku, saat 23.00 / 03.00 arası olanmış. Yani saat 23.00’ü geçmeden yattığın takdirde, mis gibi şifalanarak uyanabilirsin.
Çünkü melatonin hormonu, akşam saatlerinde salgılanmaya başlayıp, gece 02.00-03.00 saatlerine kadar salgılanmaya devam ediyor.
Ki kendisi protein sentezi ve hücre çoğalmasını sağlayıp, uykuya dalmayı kolaylaştırıp, uyku ile uyanıklık arasında döngüyü ayarlıyor.
Saat 00.00’da en yüksek seviyeye ulaşan bu hormonceğizin görevini layıkıyla yapması için, saat 23.00’de uykuya geçmiş olursan, pek bir sağlıklı olur şekerim.
Bu arkadaş uykuya dalmayı da kolaylaştırdığı için, onun işleyişini bozan bazı unsurları da bertaraf etmek lazım.
Örneğin; ışık, televizyon, telefon, aşırı ses, vs. gibi etkenleri uyku alanından uzak tutmak faydalı olur.
Özellikle saat 06.00’dan sonra kortizol ve adrenalin salgılanma oranı artıyormuş.
Ki bu da, uyku yoğunluğu ve doyumunun gerçekleşmesine engel oluyormuş.
Bitmez…
Şakalı, keyifli yazayım da moralimiz bozulmasın dedim şekerim.
En iyisi kalkıp gideyim, varayım iki insan arasına karışayım da acık hareket edeyim.
E, pc başında otur otur nereye kadar?
Kalk sen de hadi madem, başka bir şeyler yap biraz da kafan dağılsın, gözün dinlensin canım okur.
Biraz Daha Uyusam: Kadınların Daha Çok Uykuya İhtiyacı Var
Biraz daha uyusam, saatlerce uyusam, hatta günlerce uyusam,
Sanki her şey düzelirmiş gibi…
Bir bardak daha çay içsem, demlik demlik demlesem, hatta günlerce içime bergamot çeksem,
Sanki her şey düzelirmiş gibi…
Biraz daha gözyaşı döksem, saatlerce ağlasam, hatta günlerce haykırsam,
Sanki her şey düzelirmiş gibi…
‘Düzelir’ değil de, ‘miş’ gibi.
Sanki olurmuş gibi…
Sanki bir şeyler eksik… Bi’ yarım yok gibi.
Kolum kanadım kırık belki… Yaralıyım belli ki.
Ne tadı var bir şeylerin ne de tuzu… Bazısının ise tuzu kuru.
Dolduruyorum da boşalıyor bi’ çabuktan, eksiliyor bir şeyler illaki.
Dibi delik dünyanın belki… Tamiri yok belli ki.
Bir şeyler ters göremiyorum ama düz’ü bu belki de?
Altı üstü bilmem kaç kare hayatımız bu film şeridinde.
İşitemediğim bir ses, alamadığım bir nefes, ne idüğü belirsiz bir his var içimde,
Sanki ‘şey’ gibi… ‘Şey’ işte…
Hani olur ya öyle, öylesine…
Bir şey’miş’ gibi…
Ölümsüz ruhlarımızın huzurla dolması temennisiyle…
Doğala özdeş aromalı, katkısız, saf, temiz, berrak zihinli, huzurlu ve sağlıklı günler dilerim güzel gönüldaş.
Minnak Not:
*Atalet / Amaca yönelik eyleme geçmeme hali.