Fıkralar bizi güldürdükleri kadar aynı zamanda da bize hem öğretme hem de ders çıkarma fırsatı verirler.
Her şeyden önce fıkralar her ülkenin kendine özgü olaylarını ve insan manzaralarını gösterirler.
Ayrıca Atasözleri ile yaşamak yazımızda bu konuda okumanızı önerebileceğim yazımızdır.
Ancak fıkra nedir?
Fıkralar, latife, nükte veya nekre, özlü bir anlatımı olan, nükteli ve güldürücü kısa hikâyelerdir.
Ancak tür olarak en çok bilinen Nasreddin Hoca fıkraları, Karadeniz fıkraları ve Bektaşi fıkraları bunlara örnektir.
ayrıca fıkralardan derlediğimiz bir demeti sizlerle paylaşmak istedik.
Sonuçta gülmeye hepimizin her zaman ihtiyacı olduğunu düşünerek.
Ayrıca daha fazla komik fıkra okumak için ise https://www.milliyet.com.tr/ web sitesini ziyaret edebiliriniz.
Fıkralar ve Ramazan
Kalmıştır Elbet
Nasrettin hocanın etrafındakiler onu sıkmaktaydılar.
Hocam Şehri Ramazan bitti gidiyor.
Ancak biz elimizden geldiğince onu hoş tutmaya çalıştık. Acaba bizden memnun kaldı mı?
Nasrettin hoca cevap vermiş;
Kalmıştır elbette, memnun olmasa her sene 10 gün erkenden gelir mi?
Onu Külahıma Anlatın
Ramazanın sonuna doğru bir gün münasebetsizin birisi, Nasrettin hocaya yaranmak için demiş ki;
Ah hocam bilseniz böyle bereket dolu bir ayın bitmesinden dolayı bizler ne üzülüyoruz.
Nasrettin hoca cevap vermiş;
Üzülüyor musunuz?
Siz onu benim külahıma anlatın.
Madem üzülüyorsunuz, o zaman Ramazan bitti diye niye 3 gün bayram yaparsınız?
Diğerleri
Şimdiden Masraf Açtı
İki deli, yolda giderken bir direksiyon bulmuşlar ve çok sevinmişler.
O sevinçle uzunca bir süre yol aldıktan sonra benzincinin önünde durmuşlar.
Direksiyonu tutan;
400 liralık, süper olsun.
Benzinci ikisini de iyice bir süzdükten sonra;
Gidin işinize be diye bağırmış.
Sizin civatalar gevşemiş demiş.
Direksiyonu tutan deli yanındakine dönüp;
Gördün mü?
Araba daha şimdiden masraf açmaya başladı demiş.
Üç Lider Üç Dilek
İngiliz başbakanı Churchill, Amerikan başkanı Roosevelt ve Rus lider Stalin öldükten sonra ahrete gitmişler.
Orada üç lidere sormuşlar;
Size son isteklerinizi sorsak ne isterdiniz?
Roosevelt;
Rusya’nın haritadan silinmesini isterdim demiş.
Stalin;
Amerika’nın yerle bir olmasını isterdim demiş.
Sıra Churchill’e gelince;
Tüm kalbimle Roosevelt ve Stalin’in dileklerinin yerine getirilmesini isterim demiş.
Fıkralar ve Ateist Adam ile Aslan
Ateist bir adam, bir gün ormanda gezerken etrafındaki güzelliklere bakıyormuş.
“Evrim, ne güzellikler yaratıyor” diye düşünüp mest olmuş.
Bir ara arkasından bir aslanın kendisine yaklaşmakta olduğunu fark etmiş.
Adam, bütün gücüyle kaçmaya başlamış ama her arkasına bakışta aslanın daha yaklaşmıs olduğunu fark ediyormuş.
Her şeyden önce dakikalarca süren bir kaçışın sonunda adamın ayağı yerdeki dala takılmış, aslan adamın üzerine atlamış, pençesini kaldırmış, tam vurmaya hazırlanırken adam “Tanrım” diye bayılmış.
Ama bir anda zaman durmuş, aslan donmuş, ormandaki nehir bile akmaz olmuş.
Sonra bir anda orman kararmış ve gökyüzünden bir ışık huzmesi adamın üzerine parlamış.
Sonuçta çok derinden gelen ilahi bir ses adama;
Ama yıllarca bana inanmadın, yaratılışı kozmik bir kazaya bağladın.
Sonra sana bu durumda yardım etmemi mi istiyorsun?
Seni sevgili bir kulum mu saymalıyım? demiş.
Adam, utanç içinde:”Biliyorum, bunca yıldan sonra dindar biri olmayı istemem haksızlık, ama belki aslanı dindar yapabilirsiniz” demiş.
Ses; Peki” diye karşılık vermiş ve ışık kaybolmuş.
Nehir tekrar akmaya başlamış.
Her şey eski haline dönmüş.
Aslan pençesini indirmiş, iki pençesini de gökyüzüne doğru çevirmiş ve konuşmaya başlamış:
Sonuç olarak “Tanrım, senin rızkınla orucumu açıyorum, hamdolsun verdiğin nimetlere”
Adam ve Deli
Adamın birisinin, arabasının lastiği tam tımarhanenin önünde patlar.
Ama adam arabayı kenara zor yanaştırır.
Sonraki işlem malum.
Kriko, stepne, bijon anahtarı ve tekeri söker.
Ama söktüğü 4 adet bijon, yuvarlanıp yağmur mazgalına düşer.
Fakat mazgal açılır gibi değil, bijonlar görünmüyor bile.
Adam bir sağına bakar, bir soluna bakar, çaresiz kaldırıma çöker.
Her şeyden önce olayı en başından beri tımarhanenin demir parmaklıklı penceresinden izleyen bir deli, seslenir;
Ula salak! Sen ne yapıyorsun orda öyle?
Sorma birader, lastik patladı ve değiştirirken bijonları mazgala düşürdüm.
Ama düşündüğün şeye bak!
Diğer lastiklerden birer tane bijon çıkar.
Hepsi 3 bijonlu olsun.
Seni, lastikçiye kadar idare eder.
Adam hemen denileni yapar.
Ve akıl hastanesindeki deliye seslenir:
Senin ne işin var tımarhanede?
Cevap müthiştir.
Biz burada delilikten yatıyoruz kardeşim, salaklıktan değil !
Fıkralar ve Sen Laz mısın?
Temel hışımla girmiş içeri.
Haçan bana Kara Lahana ver!
Adam şaşırmış:
Sen Laz mısın?
Temel kızmış:
Sen şimdi kurbağa bacağı istesem sen Fransız mısın diye mi soracaksın?
Ya da pizza istesem İtalyan mıyım diye soracak mısın?
Adam sakin: “Yooooo”
Temel demin dediklerini zekice bulmuş, devam etmiş:
Sosisli istesem Alman mısın diyeceksin?
Taco istesem Meksikalı mısın diye soracak mısın?
Adam gülmüş: “Hayır!”
Temel devam etmiş:
Danimarka salamı istesem Danimarkalı mı diyeceksin?
Suşi var mı diye sorsam Japon musun diye soracak mısın?
Adam artık sıkılmış
“Yok yahu niye sorayım ki?”
Temel bağırmış:
Peki hayvan herif, niye kara lahana istediğim için Laz mısın, diye soruyorsun o zaman?
Adam sakince yanıtlamış:
Beyefendi, burası Teknosa!
İyi Huylu Dilenci
Adamın biri bir gün yolda giderken bir dilenciye rastlar.
Dilenciye para verir ve al bununla bir sigara alırsın der.
Dilenci; Beyim ben hiç sigara içmem der.
O zaman bir bira içersin der.
Dilenci; Ben ağzıma içki koymam der.
Sen de o zaman bir altılı oynarsın.
Dilenci; Beyim ben hiç kumar oynamam deyince adam o zaman al bu parayı ve bizim eve gel der.
Dilenci neden olduğunu sorar.
Adam; Karım seni bir görsün, içki, sigara içmeyen, kumar oynamayan bir adamın hali ne olur anlasın.
Yağmurlu Havada Ne Görürüz?
Adamın biri çocuğunun bilgini ölçmek istemektedir.
Söyle bakalım. Hava iyi olduğunda üstümüzde ne görürüz?
Çocuk; Tabi ki gökyüzünü der.
Adam; Peki hava yağmurlu olduğunda ne görürüz?
Çocuk; Tepemizde şemdiyeyi.
Ceket Yeni Olursa
Bir seçim kampanyasında kürsüde coşkuyla konuşan aday avaz avaz bağırıyordu;
Bana istedikleri kadar iftira etsinler.
Ben kimseden beş kuruş rüşvet almadım der.
Bir yandan da ceketinin ceplerini ters çevirir.
İşte aziz vatandaşlarım!
Ayrıca Allah çarpsın ki şu ceplere tek kuruş girmedi.
Ama dinleyenlerden biri seslenir;
Anlaşılan terziden daha yeni aldınız.
Neden Korktuklarını Anlamadım!
Amerika’da 22 numaralı karayolunda devriye görevi yapan otoban polisi bir araba görmüş.
Bu aracın radarla hızını ölçmüş ve minimum 60 km. ile gidilmesi gereken yolda bu aracın22 km. gittiğini fark etmiştir.
Peşinden giderek aracı durdurduğunda yaşlı bir bayan sürücü ile aracın arka koltuğunda da çok korkmuş 3 yaşlı kadının olduğunu görmüş.
Polis demiş ki; Hanımefendi hızlı değil aksine çok yavaş gidiyorsunuz ve bütün otoban trafiğini etkiliyorsunuz.
Yaşlı sürücü; Ama otoban girişinde 22 km/saat yazıyordu demiş.
Ayrıca Polis; O 22 rakamı otoyolun numarası demiş.
Bu yolda en az 60 km. ile gitmelisiniz der.
Kadın; Tamam demiş.
Ama polis sürücüye dönmüş ve sormuş; Bu arka koltukta oturan teyzelerin nesi var?
Fakat çok korkmuş gözüküyorlar.
Sonuçta yaşlı sürücü kadın cevap vermiş;
Valla ben de anlamadım 160 no’lu karayolundan çıktığımızdan beri böyleler.
Sirk
Bir kasabaya sirk gelmiş.
Ama sirkin geldiği gün aslan terbiyecisi istifa etmiş gitmiş.
Sonuçta patron panik halinde “hemen yerel gazeteye ilan verin acele bir aslan terbiyecisi bulalım” demiş.
İlan vermişler, iki kişi gelmiş.
Biri uzun boylu, sarışın bir fıstık, diğeri Temel, kel kafalı, kısa boylu ve şişman.
Her şeyden önce patron, “ikiniz de aslan terbiyecisi misiniz?” diye sormuş,
“evet” demişler.
Kıza, “önce sen gir bakalım kafese” demiş.
Kız girmiş,
arkasından kafesi kilitlemişler. B
aba aslan kıza bakmış, ağır ağır
yaklaşmaya başlamış kız birden önünü açmış, çırılçıplak.
Baba aslan önce afallamış, sonra kıza yaklaşmış ve ayak ucundan başlayarak yukarıya kadar yalamış.
Sonra, gevşemiş ve sakin, mutlu bir şekilde kızın ayaklarının dibine yatmış.
Patron dönmüş Temel’e, Sen de aynı şekilde yapabilir misin?” demiş.
Temel, “Yaparım ama önce aslanı kenara çekin”.
Kıssa
Yaşlı çiftçi bir süredir pek uğramadığı, çiftliğin biraz uzak köşesindeki gölün bulunduğu yere gitmek ve gitmişken orda hep olan bazı meyvelerden toplamak ister ve eline bir de sepet alır.
Göle yaklaşırken kulağına oldukça neşeli konuşmalar ve gülüşmeler, çığlıklar falan gelir.
Az daha ilerleyip göl kenarına gelince; gölün içinde 4-5 tane genç bayanın çıplak olarak yüzüyor, oynaşıyor ve eğleniyor olduğunu görür.
Bayanlar rahatsız olmasın diye onlardan tarafa bakmadan göl kenarını izleyerek yürürken, kendisini gören genç bayanlar biraz geriye doğru yüzüp sadece başlarını sudan dışarı çıkarır ve yaşlı çiftçiye,
“Bayım siz oradayken biz çıplak olarak dışarı çıkmıyoruz!”diye seslenirler.
Yaşlı çiftçi ise,
“Ben buraya sizi çıplak olarak yüzerken veya sudan dışarıya çıplak olarak çıkmanızı izlemek için gelmedim.”
Elindeki sepeti havaya kaldırır ve,
“Göldeki timsahı beslemeye geldim.
Siz nasıl isterseniz, öyle davranabilirsiniz.” der.
Sonuçta 60 yaş ve üstü adamlarla fazla uğraşmayın.