Tüketim sarmalı içinde, ‘Alışveriş Çılgınlığı ve Diderot Etkisi’ yaşanan dönemlerden biridir yılbaşı zamanı.
Sen de zaman zaman veya böyle zamanlarda ya da her zaman kendinden geçercesine, çılgıncasına, yarınlar yokmuşcasına alışveriş yapanlardan mısın canım gönüldaşım?
Merhabalar güzel gönüldaş… Kırkından Sonra’ya hoş geldin.
Biraz sohbet edelim mi?
Gerçi sadece ben anlatacağım, sen dinleyeceksin (okuyacaksın) ama olsun. Sen de bir şey demek istersen çekinme, yaz yorumunu.
Ben de seni dinlerim.
Burada birlikte harika vakit geçireceğiz.
Kâh gülümseyeceğiz, kâh dertleneceğiz ama illâki kendimizden bir parça bulup, yalnız olmadığımızı göreceğiz.
Haydi başlayalım…
Alışveriş Çılgınlığı
Her şeyden önce ‘Diderot Etkisi’ nin oluşmasına neden olan ünlü filozof Denis Diderot’dan bahsetmet lazım.
18. yüzyılda ‘Aydınlanma Çağı’nın önemli düşünürlerinden ve Fransız Devrimi’ne düşünce anlamında zemin hazırlayan Diderot 1769’da; ‘Eski Sabahlığım İçin Pişmanlık’ (‘Regret for my Old Dressing Gown’) başlıklı bir yazı yazarken, bize bu tüketim çılgınlığında yalnız olmadığımızı hatırlatacağını biliyor muydu acaba? https://www.mahfiegilmez.com
Yıl 1765. Denis Diderot, Ansiklopedi’nin (Encyclopédie) kurucu ortağı ve yazarıdır. Ancak yoksulluk ve borç içinde yaşamaktadır.
Fransız edebiyatına ve tarihine meraklı olan Rus İmparatoriçesi Büyük Catherine bu durumu öğrendiğinde Diderot’un kütüphanesini yüklü bir miktar ödeme yaparak satın alır.
Daha sonra ise kütüphaneyi geri hediye edip, 25 yıllık maaşının tamamını da ödeyerek onu kütüphaneci olarak burada işe alır. Vay be!
Bütün borçlarından kurtulan Diderot, kızgın kumlardan serin sulara atlamanın dayanılmaz hafifliğiyle kendini şımartmak için (bunu ben uydurdum tabii ama arada kendimizi şımartmak için ihtiyacımız olmayan pahalı bir şeyler almaz mıyız? ) oldukça pahalı bir sabahlık satın alır.
Şahakulade sabahlığını giyip çalışma masasına kurulup çalışırken, birden bu muhteşem sabahlığı ile çalışma masasının birbirine uymadığını düşünür. (Tanıdık geldi mi? ) Ve harika bir çalışma masası alır.
Ardından halının artık bunlara ve odaya uyumlu olmadığını düşünerek kendisine yeni bir halı alır. Sonrası ‘Sazan Sarmalı’… Ay, ‘alışveriş sarmalı’ diyecektim! ツ
Ama tabii doğal olarak filozof kendini eskisi gibi borç içine girmiş halde bulur.
Diderot Ne Demiş?
Diderot, durumuyla ilgili;
“Artık her şey uyumsuz. Artık koordinasyon yok, birlik yok, güzellik yok.” der.
Başladığı noktaya dönüşünün hırslarından kaynaklandığının farkına vardığını ise;
“Eski sabahlığımın efendisi iken, yenisinin kölesi oldum.” diyerek ifade eder.
Sonuçta ‘Diderot Etkisi’ne şöyle diyebiliriz; alınan bir şeyin bir sonrakine neden olması ve bunun döngü içindeymiş gibi devam etmesi hali.
Yani yeni bir eşyaya sahip olan kişinin, ek satın almalara neden olan bir tüketim sarmalıyla sarmalandığını anlayabiliriz.
Fakat sorarım sana canım okur; “Hırsızın hiç mi suçu yok?” der gibi satıcının, kampanyanın, mağazadaki müziğin, raf düzeninin, satış görevlisinin, vs. hiç mi suçu yok şekerim? ツ
Alışveriş Çılgınlığı Yaşadınız mı?
Pek çok insan yaşar bunu.
Ben de yaşadım tabii.
Çok şükür ki bunun bir sonunun olmadığının farkına vardığımda yirmili yaşlardaydım. Zararın neresinden dönersek kardır ama değil mi?
Nasıl mı kurtuldum alışveriş çılgınlığından? ‘Hipnoterapi’ ile. İvit. ツ
Genel bir hipnoz değil, gözler açık doktorun anlattıklarını dinliyorsun.
O; “Artık alışveriş yapmaya ihtiyacım yok, ihtiyacım dışındakileri almayacağım, bla bla…” şeklinde konuşurken sen de;
“Aman ne anlatıyor ki acaba, ben de biliyorum herhalde bunları, ne işe yarayacaksa, geldik bakalım dinleyelim?!.” diye geçiriyorsun içinden.
Ancak itiraf etmeliyim ki o günden sonra gerçekten alışverişin a’sını, ş’sini unuttum. Bir şey görüp;
“Çoook güzeeel… Ama ihtiyacım yok ki!.. vs.” diyordum.
Fakat sonrasında yaşım biraz daha ilerledikçe, bilinçli olarak farkındalıklarımı geliştirdiğimde ve önceliklerimi belirlediğimde, bilerek isteyerek bir şeyleri yaptığımı ve yapmadığımı biliyorum.
Sonuçta şu an hipnozun çok da sağlıklı olmadığı düşünüyorum.
Daha farklı terapi yöntemleri ile, beyni kandırarak -mış gibi yaparak, vs. halledilebilir her bağımlılıkta olduğu gibi.
Aldığımız her bir yeni ürünle ilişkilendirdiğimiz yeni ihtiyaçlarımızın doğduğunu fark ederiz çoğu zaman.
Böylece kendimize yeni ihtiyaçlar yaratıp zihnimizi, alışveriş sepetini ve borç defterimizi doldururuz.
Pazarlama stratejisi de bilindiği üzere ürünleri kombin oluşturacak şekilde teşhir ederek, müşteriyi yeni alımlara teşvik eder bilinçaltı çalışıp.
Örneğin; bir pantolonun üzerine uygun bir gömlek, kemer, ceket, çanta ve ayakkabının bir arada sunulmasıyla ‘Diderot Etkisi’ oluşur.
Böylece müşteri ihtiyaç sadece bir gömlek iken, tüm kombini oluşturma ve satın alma gereği duyar.
Diderot Etkisiyle Nasıl Başa Çıkabiliriz?
Her şeyden önce bu davranışın farkına varabilirsek, Diderot etkisine kapılmayıp, daha bilinçli ve gerçekten ihtiyaç olan seçimler yapma ihtimalimiz artar.
Diderot etkisiyle başa çıkmanın en etkili yolu, gereksiz alışverişleri engellemektir.
“Buna gerçekten ihtiyacım var mı?” sorusunu sormak önemlidir.
Eğer çok da ihtiyacınız olmayan bir ürünü satın alırsanız, bu ürünün çevresindekilerle kıyaslamaya başlarsınız.
Bu durumu önlemek adına, satın almadan önce kendinize
Diderot Etkisi Ve Varsayımları
Diderot Etkisi alışveriş alışkanlıklarımızla ilgili iki varsayımı temel alır:
Müşterilerin satın aldığı eşyalar, onların kimliğinin bir parçasıdır ve birbirlerini tamamlama eğilimindedirler.
Bu kimlikten sapan yeni bir eşyanın alınışı, yeni bir uyumlu bütün oluşturabilmek için bir tüketim sarmalına girilmesine sebep olabilir.
Alışveriş ve Diderot Bütünlüğü
Bir eşyayı belli bir tarz veya konseptin parçası olmadığı sürece kolay kolay giymek istemeyiz. Buna ‘Diderot Bütünlüğü’ denir.
Bu bütünlük her alışverişin birbirini tetiklediğini ifade eden mekanizmayı anlatır.
Konu hakkında önceki yazımız <strong>Noel Pazarları</strong> yazımızı da okumanızı öneririz.
Diderot Efekti
Bu da, harcamalarımızın gereksizliğinden ziyade, yeni bir alışverişin beraberinde bozulan bütünsellik algısı nedeniyle gereksiz harcamalar doğması ve anlık geçici mutluluk yaratması gerçeğini de ifade eder.
Sürekli olarak yeni ürünler geliştirilmekte, var olan ürünlerin yeni versiyonları çıkarmakta ve aynı zamanda bu yolla ürün yelpazesi artmakta.
Bu da biz potansiyel müşterileri coşturmakta.
Örneğin bir bilgisayar üreticisini düşünelim;
Bu ürününe ek olarak cep telefonu, müzik çalar, hoparlör, kulaklık, bizden daha akıllı saat veya televizyon üreterek, tüketicinin sadece bir üründe sınırlı kalmamasını, yani borç harç da olsa her şeye sahip olma isteğini geliştirmesini sağlamakta.
Bir eşyanın diğer şeyler uyumlu olmadığını ya da eksik olduğunu düşünüp, kendimizi bu sarmalın içerisinde buluveriyoruz işin kötüsü.
Çünkü bu döngüye giren insan, hem sıralı satın alma ve anında satın alma davranışlarını göstermektedir, hem de yeni bir tarz yaratma zorluğuna girmeden toplumun genelinde kabul gören yaşam tarzını arzulamakta.
Ne de olsa ‘Diderot Bütünlüğü’nü bozmamak lazım değil mi?
Fakat ünlü ve sevimli bir düşünürün dediği ve benim de hep kullandığım gibi;
“Herkesin hayatına kimse karışamaz! Şu, şu şekil giyinir,öteki bu şekil, vs…”
İşte böyle cancağızım…
‘Alış’ alışkanlığa dönüşmezse ve ‘veriş’ kısmı da ihtiyacımızdan fazlasını diğer ihtiyacı olanlara vermeye dönüşürse kurtulabiliriz bu saçma çılgınlıktan.
Ne kadar az eşya, o kadar rahat nefes alınan alan…
Ne kadar az insan, o kadar huzur dolan mekan…
Bu arada konu itibariyle yeri gelmişken yeni yılını da kutlayayım canım Kırkındansonralı…
Yeni bir yıl; yeni bir yaş ve yeni yaşımızla yaşacağımız yeni bir ömür dilimi demek.
Ömür ise, anıların yanaklarından süzülen birkaç damla.
Ve
Hayat; dengeni
Mutluluk; dengini bulmaktır.
Dengeni sağlayıp dengini bulduğun, mutluluk gözyaşlarıyla gülümseten anılar biriktireceğin, harika bir yepisyeni yıl dilerim canım okur.
Ölümsüz ruhlarımızın huzurla dolması temennisiyle…
Doğala özdeş aromalı, katkısız, saf, temiz, berrak zihinli, huzurlu ve sağlıklı günler dilerim güzel gönüldaş.